Sübvansiyon Modelleri
1980
yılından sonra modern rüzgar enerjisinin kullanılmasına başlanılmasından
itibaren enerji piyasası tamamen politik duruma ve daha temiz bir çevre için bu
enerji teknolojisinin desteklenmesine olan isteğe bağlı kalmıştır. Halen belli
başlı piyasalarda durum böyledir, ancak diğer hususlar nihayetinde önemli bir
rol oynamaya başlamıştır. Modern rüzgar türbinlerinin maliyete olan etkileri
yıl ve yıl önemli derecede gelişerek bu teknoloji için yeni pazarlar
açmıştır.
Dünyanın
batısında rüzgar enerjisi esas itibariyle karbondioksit emisyonunun
azaltılmasında yardımcı bir unsur olarak görülürken, gelişmekte olan ülkeler de
rüzgar enerjisinden başka türlü fayda sağlayabilmektedirler. Asya’ daki (diğer ülkeler ile birlikte Çin ve
Hindistan) ile dünyanın diğer bölgelerindeki (Brezilya) enerji piyasalarını
oluşturanlar acilen ek bir enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. 1997-98 Asya
krizinin nedeniyle geçen üç yıl içinde bir miktar yavaşlamasına rağmen birkaç
yıldır Çin ve Hindistan gibi ülkelerde yüksek ekonomik büyüme görülmektedir. Bu
ekonomik büyümenin sonucunda daha fazla elektriğe acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
Rüzgar enerjisinin elektrik kapasitesinin artırılmasında en ucuz vasıta olmadığı
durumlarda bile bu enerji türü dağınık şekilde ve çok hızlı olarak
kurulabileceğinden tercih edilebilmektedir.
Pek
çok ülkede elektrik ihtiyacı esas itibariyle geleneksel kaynaklar (kömür, gaz
ve nükleer enerji) kullanılmak suretiyle karşılanmaktadır, ancak yenilenebilir
enerjiden temin edilecek olan birkaç yüzde orandaki söz konusu ülkelerde rüzgar
enerjisi endüstrisi için önemli pazar imkanları oluşturmuştur. Rüzgar
türbinlerinin yerel olarak imal edilmesi ve yerel konsorsiyumların kurulması
(teknoloji transferi dahil) bu pazarlarda çok önemli faktörlerdir. “Enerjiye
olan İhtiyaç” meselesi yanısıra çevre konusu sadece Çin’ de değil ekonomik
faaliyetlerin Batı sahilinde yoğunlaştığı ve dolayısıyla ağır çevre
sorunlarının ortaya çıktığı yerlerde gündemin bir parçası haline gelmektedir.
Nüfus yoğundur ve elektriğin büyük bir kısmı düşük kapasiteli termik
santrallerden üretilmektedir.
Dünyadaki
tüm pazarların “çevreci pazarlarının” veya “enerji ağırlıklı pazarların”
ayrıntılı bir özelliği artık hiçbir mana ifade etmemektedir. Bunun sebebi
elektrik eksikliği bulunan pazarlarda bile rüzgar enerjisi ile ilgili bir
yatırım yapılması kararından önce çevrenin dikkate alınmasıdır. Bunun için Çin
iyi bir örnek teşkil eder.
Kaliforniya
gibi gelişmiş sanayi dünyasına bakıldığında bir yıldan daha az bir süre önce
yüksek gelişmiş pazarında görülen elektrik arzındaki eksiklik normal olarak bir
“çevreci piyasa” olarak kabul edilmişti. Hakim yakıt olarak gazın elektrik
üretim sektörüne büyük ölçüde nüfuz etmesiyle Avrupa’ da gelecekteki durum
benzer durumlara yol açabilir. Elektrik üretiminin %90’ını büyük miktarda su gücünden temin eden
Brezilya birkaç yıldır su gücünü önemli miktarda azaltan ve dolayısıyla “enerji
açığına” yol açan ağır bir kuraklıkla karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye’de
enerji sektöründe iç sorunlarımızın yanında yukarıda belirtilen tüm sorunlar
mevcuttur:
-
Ulusal
kaynaklarımızın yeterli olmaması nedeniyle tamamen fosil yakıt ithalat-larına
bağımlıyız.
-
Günümüzde
elektriğimizin %70’i fosil yakıt kaynaklarından üretilmektedir; 2020 yılında bu
oran %82’ ye yükselecek ve sera gaz emisyonlarında önemli bir artışa yol
açacaktır.
-
Yılda ortalama
%8’lik bir büyüme hızıyla sürekli olarak büyümekte olan bir ekonomiye sahibiz
ve bu yüzden enerji üretim tesislerine çok fazla yatırım yapma ihtiyacındayız.
-
Çok büyük
miktarda elektrik GAP’ ta üretilmekte ve karadan yüzlerce kilometre uzağa,
Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlere nakledilmektedir. Bu durum elektriğin
önemli miktarda nakil sırasında zayi olmasına neden olmaktadır.
-
Son 3 yılda da
görüldüğü gibi Türkiye’nin Doğusunda hüküm süren kuraklıklar barajların
boşalmasına ve buna bağlı olarak da yeterli elektriğe sahip olamama gibi bir
tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalmamıza yol açmıştır.
Tek
yanlı olarak her geçen gün daha fazla doğal gaz ithal etme geleneğinin
sürdürülmesi tamamen doğal gaz satıcısına bağımlı kalmak gibi çok tehlikeli bir
duruma yol açmaktadır. Bu durum Türkiye’ nin elektrik enerjisi pazarının
geleceği olamaz ve olmayacaktır.
Ege,
Marmara ve Doğu Akdeniz bölgesindeki belli başlı sanayi merkezlerine yakın
alanlarda yüksek hıza sahip rüzgarlar açısından Türkiye çok şanslı bir ülke
olduğun-dan bu ulusal “Şeffaf Altın’ dan” yararlanmak için daha fazla çabanın
sarf edilmesi şarttır. %10’luk bir rüzgar enerjisi dahil kömür, su ve gazdan
elde edilen daha geniş bir enerji karışımı Türkiye’ yi sadece ithal yakıtlara
daha az bağımlı hale getirmeye-cek aynı zamanda sera gaz emisyonlarının önemli
miktarda azalmasına da neden olacaktır.
Dünyanın
pek çok bölgesinde rüzgar gücünden elde edilen elektrik üretimi çok önemli
düzeye yükselmiştir. Örneğin Danimarka’da rüzgar santrallerinin toplu halde
bulunduğu sahalarda rüzgar santralları ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık %17’sini
üretmektedir. Almanya’ da, bilhassa Schleswig-Holstein’ e bağlı ilde, elektrik
tüketimi-nin %25’inden fazlası halen rüzgar türbinlerinden sağlanmaktır. Tüm
Almanya için 2002 yılında bu oran yaklaşık %3,5’e çıkacaktır.
Gelişmekte olan rüzgar enerjisi için itici güçlerden biri
ekonomidir. Bağımsız enerji üreticileri için ekonominin güvencede olması son
derecede önem arzeder; zira söz konusu üreticilere yatırım riskini kısıtlayan
bir ödeme yapılır. Ayrıca enerji üreticileri için esas olan şudur: elektriğin satıldığı sistem belli bir
dönem için istikrarlıdır. Bu yüzden elektrik sözleşmesinin süresi ve/veya
elektriğin ödemesini zorunlu kılan yasa son derecede önem taşır.
Rüzgar gücünden elde edilen elektrik için yapılan ödemede ülkeden ülkeye önemli farklılıklar bulunmaktadır, ancak zaman içinde giderek daha fazla ülkenin daha ucuz ikrazlar, vergi indirimi, vs. gibi yatırım desteklerinden ziyade tarifelere yapılan sübvansiyonlara bel bağladıkları dikkati çekmektedir.
Tablo-1’de Dünyadaki elektrik tarifelerinin tümü yer
almamaktadır, ancak bu tabloda önemli rüzgar enerjisinin geliştiği ülkelerdeki
elektrik tarifeleri gösterilmektedir.
Şurası aşikardır ki Almanya ve İspanya gibi pazarlardaki – sürekli büyümekte olan pazarlar açısından – başarı sabit fiyat sistemini (Grafik-1) esas almaktadır. Uzun vadede geçen yıl uygulamaya konulan sabit fiyat sistemiyle benzer bir durumun Fransa’ da ortaya çıkması umulabilir. Hindistan ve Japonya ile birlikte tüm belli başlı Avrupa ülkeleri son zamanlarda Alman sabit fiyat sistemini (feed-in-law) sisteminin bir varyasyonunun üzerine yükselmişlerdir; zira bu varyasyon rüzgar enerjisi sektöründe sürekli gelişmeyi temin edecek olan yegane gerçekleştirilebilir model olduğunu kanıtlamıştır.
Tablo – 1
|
|||
- Dünyadaki rüzgar enerjiye
destek modelleri - |
|||
|
Fiyat/kWh
|
|
|
Ülke |
Yerel Para Birimi |
Euro-Cent |
Açıklama |
Belçika |
BEF 3.10 |
7.68 |
--- |
Danimarka |
DKK 0,43 |
5.76 |
Geçiş dönemindeki fiyatlar.
Yeşil Belgeli Pazar hala dikkate alınmakta. 1.1.2003’de türbinler piyasa
fiyatına ek olarak bir prim alacaktır. |
Fransa |
FRF 0.55 |
9.86 |
İlk 5 yıllık fiyatlar, daha
sonra verimliliğe bağlı olarak FRF 0.21-0.55/kWh. 20 MW’lık rüzgar
çiftlikleri ile sınırlıdır. |
Almanya |
DEM
0.178 |
9.10 |
1 Mart 2000 tarihli destek
yasası tarifeyi düzenler. |
Yunanistan |
GRD 24.96 |
7.32 |
Yatırım sübvansiyonu. PPC geri
satın alma fiyatı tüketici fiyatının %70’i. Otoprodüktör ve üretim lisanslı
sanrallar için %90. |
İrlanda |
IEP0.037 |
4.70 |
--- |
İtalya |
ITL 110.0 |
5.70 |
İşlemdeki yeşil belgeli pazar
fiyatın 110 ITL olması bekleniyor. |
Japonya |
JPY11.50 17
yıllık bir sözleşme mevcuttur. |
10.25 |
Özel girişimciler için %35
oranında yatırım desteği ve kamu kuruluşları için %50 oranında bir yatırım
desteği vardır |
Hollanda |
NLG 0.17 |
7.71 |
--- |
İspanya |
ESP 10.42 |
6.27 |
Beher kWh için ESP4.79’luk bir
teşvik ESP 10.42’lik fiyata dahildir. |
İsveç |
Sek 0.42 |
4.64 |
%15’lik destek vardır |
İngiltere |
GBP 0,031 |
4.86 |
Beher kWh için GBP.0.03’lük bir
satın alma ile Yenilenebilen Mecburiyet Sistemi sözkonusudur. |
ABD |
USD 0.04 |
4.28 |
2003 yıl sonuna kadar tesis
edilecek olan projeler için $0.015/kWh’da 10 yıllık bir PTC (Üretim
Vergisinden Muafı) mevcuttur. |
Türkiye’de iyi rüzgar alan bir yerde
kurulacak olan bir rüzgar santralı ortalama 20 yıllık bir sürede yaklaşık 4,5
Usc/kWh’lık bir elektrik üretebilir ve %18’in üzerinde bir IRR’ ye (iç karlık
oranı) ulaşmak için asgari 6.3Usc/kWh’lik bir bedelle elde edilen bu elektriğin
satılması şarttır. Türkiye gibi “riskli bir pazara” yatırımcıları çekmek için
IRR’nin %18’in üzerinde olması şarttır; Türkiye hala riskli bir ülkedir ve
büyük bir olasılıkla orta vadeli bir dönemde de bu durumunu sürdürecektir.
Türkiye’de önemli bir rüzgar enerjisi
ile ilgili asıl sorun piyasa katılımcılarına devlet sübvansiyonunun yapılmasına
müsaade etmeyen yeni elektrik piyasası yasası olarak görülmektedir. Elektrik
piyasası, lisans yönetmeliğinde tadil edilen taslağı Avrupa Rüzgar Enerjisi
Birliği -Türkiye Şubesinin (AREB-TŞ) ileri sürdüğü fikirlerin pek çoğunu
içermesine rağmen bir serbest piyasada yenilenemeyen piyasa katılımcıları ile
bir bütün teşkil eden “kurulabilir” rüzgar enerjisi projelerinin
gerçekleştirilebilir miktarı yaklaşık olarak 600MW ile sınırlıdır veya
Türkiye’nin ihtiyacının %1’idir.
Bu kısıtlamaya aşağıdaki faktörler neden olmaktadır:
-
Tarifeler
genellikle 7 Usc/kWh üzerinde olduğundan yalnızca TEDAŞ’a tek terimli tarife
üzerinden ödeme yapan tüketiciler, rüzgar santralleri için önemli elektrik
alıcılarıdırlar (Türkiye’de elektrik alıcılarının büyük çoğunluğu, her ikisinin
de TEDAŞ tarafından desteklendiği çift terimli tarife ya da özel bir “ark ocak”
tarifesi alırlar)
-
Dağıtım ve
iletim trafoları ile ilgili kısıtlı bir altyapının olması dolayısıyla nakil
hatları rüzgar türbinlerinin kurulmasını engeller, yani çok rüzgar alan bir il
olan Çanakkale’ de azami 120 MW’ a kadar ve Çeşme yarımadasında rüzgar
çiftliklerinin kurulmasını neredeyse imkansız hale getirir.
-
Orman
Bakanlığına ödenmesi gereken projelerin değerinin %5’i oranındaki çok yüksek
arazi irtifak hakları pek çok projenin gerçekleşmesini engellemektedir. Rüzgar
çiftliklerinin bulunduğu arazi üzerinde hiçbir ağaç olmasa bile arazi bedeli
alınmaktadır.
-
“Serbest
tüketiciler” için 9 GWh/yıl’lık çok yüksek bir sınır üretim lisansına sahip bir
rüzgar santrallı için olası elektrik alıcılarının sayısını sınırlamaktadır. Bu
sınır 4 GWh/yıl’ a düşürülmelidir.
Almanya’da tesis edilen 8.000 MW’lık elektrik gücü ile
karşılaştırıldığında Türkiye için mevcut 600 MW’lık güç potansiyeli son
derecede düşüktür. Türkiye’ de imal edilen türbinleri kullanan rüzgar
çiftliklerine ödenen 1 Usc/kWh’lık bir yardım sadece Türkiye’ deki 600 MW’lık
mevcut potansiyeli 6.000 MW’lık kurulu kapasiteye (2010’ da Türkiye’nin toplam
elektrik santrallerinin %10’una eşit) çıkarmakla kalmayacak aynı zamanda
yabancı türbin imalatçılarını Türkiye’de üretim yapmalarını sağlayacak, iş
yaratacak ve yabancı türbin üreticileri kendi teknolojilerini transfer
edeceklerdir.
Eğer ETKB’ daki karar alıcılar tarafından ciddi bir siyasi
kararlılık gösterilmiş olsaydı, eğer rüzgar enerjisinin ekonomik ve sosyal
avantajlarını anlamış ve uluslararası tecrübelerden ders almış olsalardı fosil
yakıtları kullanan tüm elektrik üreticilerinden bir karbondioksit emisyon
vergisi alırlardı ve böylece bu vergi rüzgar santerallarının sübvansiyonunun
finanse edilmesinde kullanılırdı.
Böyle bir vergi 0.015Usc/kWh kadar çok düşük olabilir ve
yılda yaklaşık toplam 300 milyon USD’lık bir fonda toplanabilir. Fosil yakıt
kullanan elektrik üreticilerinin maliyeti bilahare her bir son tüketiciye
kanalize edilebilir ve bir aileye ödedikleri elektrik faturası üzerinden
yaklaşık 2 USD’lık bir ek ödeme getirilebilir (iyi bir restoranda bir fincan
kahve ücreti). Buna mukabil Türkiye 20.000’den fazla insana istihdam olanağı
sağlayabilecek ve karbondioksit emisyonu olmaksızın dikkate değer miktarda
elektrik üretimi gerçekleştirilebilecek ve rüzgar enerji pazarında önemli bir
başarı ve gelişme sağlanabilecektir.
Alman sabit fiyat sistemi (feed-in-law) “devletyardımı”
olarak tanımlanamayacağını ve bu nedenle bir sübvansiyon olarak
isimlendirilemeyeceğini karara bağlayan Avrupa Adalet Divanının (Mart 2001)
aldığı karar bilhassa dikkate alınmalıdır.
Halen ETKB ve Dünya Bankası tarafından görüşülmekte olan “ucuz kredi” konusu Türkiye’de tesis edilen türbinlerin sayısını artırmayacaktır; çünkü böyle bir model dünyadaki hiçbir pazarda önemli bir başarıya ulaşmamıştır.
Kaynaklar:
BTM Consult APS- Mart 2002 – Uluslararası Rüzgar Enerjisi
Gelişimi- Güncel Dünya Pazarı 2001
Christian Johannes (Türk DeWind) – Haziran 2002 – Uzman
Enerji Dergisindeki Makale
Bundesverband Windenergie http://www.wind-energie.de
The Worldbank http://www.worldbank.org/pics/pid/tr72480.txt