GÜNDEM 21

YENİLENEBİLİR ENERJİ

GÜNEŞ, RÜZGAR, JEOTERMAL

KAYNAKLARININ YAYGIN KULLANIMA AÇILABİLMESİ İÇİN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİ

 

Konunun Önemi

Ülkemiz enerji yokluğuna düşmüştür. Geleceğin enerji planlamasını yapan kurumlardan dışa bağımlı hedefleri değiştirecek, bedelsiz hammade kullanan yenilenebilir enerji kaynaklarını üretime seferber edecek, anayasal engelleri ortadan kaldıracak, enerji projelerine korkusuzca onay verilebilecek bir sistemi oluşturma anlamında vizyon ve cesaret sahibi bir lider bir öneri çıkmadı. Mevcut enerji stratejisinde böyle bir gündem yok.

 

Amaç ve Sorunlar

Olabildiği kadar çok rüzgar, güneş ve jeotermal enerjinin kullanılabilmesini temin etmek, böylelikle dış ülkelere petrol ve diğer ham madde ödemesi yapmadan yaşamak, bu sanayi kollarında iş ve aş yaratmaktır amacımız. Sorunlar ve çözümler ana başlıklar halinde aşağıda verilmiştir.

 

Ülkemizde bugün kullandığımız elektriğin 2 katı veya 2023 yılında kullanacağımız elektriğin 1/3 kadarını rüzgardan elde edebilecek teorik kapasite vardır. Güneş de ilave edildiği takdirde bir başka deyişle 60 kadar orta boy nüklear santralın eşiti rüzgar enerjisi hergün üzerimizden uçup gitmektedir. Hiçbirşey yapmadığımız takdirde, 2023 yılında petrole dayalı elektrik fiyatının 20 sent/kWsaat cıvarında olacağı varsayımı ile, günde 100 milyon dolardan daha fazla bir para boşa uçup gidecektir.

 

Güneş ve jeotermal enerji toplamının en aşağı 100 defa daha fazla gücü vardır (güneşin sadece %1 i rüzgar enerjisine dönüşmektedir). Önümüzdeki yıllarda bu enerji sistemleri aynı rüzgar enerjisinde olduğu gibi çok ucuzlayacaktır. Yerli imalat sayesinde  milyonlarca insana aş ve iş temin edilecektir.

 

Aşağıda 2023 yılında tahmin edilen kurulu güc ihtiyacı hükümetin o yıl için gösterdiği rakamın üstünde alınmıştır. Bu arttırılmış yatırıma sebeb rüzgar, güneş ve jeotermal enerjileri için gerekli yatırımları milli enerji planlaması içine almak içindir. Bu vizyon yıllık yakıt ham madde ödemelerinde ekonomi yaratacak, yeni teknoloji iş olanakları sağlayacak ve işsizliği önleyecektir. Aşağıda tablonun altında ham madde ödeme hesabından kolaylıkla anlaşıldığı gibi ekstra yatırım paraları çok çabuk geri gelecektir. Yatırım süresi 1 yıllık ölçüm sonrası 6 aydır, çok kısadır.

Yıl

2000            kurulu güç               26,000 MW

2023            tahmini güç            140,000 MW    (mevcut plan 100,000)

 

Yıl

2000             tah.kullanılan            115 TWh/y

2023             tah.kullanılan            600 TWh/y (600 milyar kWsaat)

 

Mevcut plana göre Cumhuriyetimizin 100.yılı yani bir çeşit her Türk’ün bir hesap verme yılı olan 2023 yılında yerli enerji sadece 1/3 cıvarında öngörülmüştür. Diğer bir bakışla 2/3 kısmı dış kaynaklı ham madde ödemesi ile karşılanacaktır demektir. Hükümetin bugünkü planı değişmez ise 2023 yılında ham madde dış ödemeleri yılda 40-50 milyar dolar cıvarına tırmanacaktır. Bu bir intihardır. Hesabı şöyledir.

2023 yılında tahmini elektrik fatura bedelleri toplamı = 600milyar kWsaat * 0.20 dolar/kWsaat (petrole bağımlı 2023 yılı elektrik fiyatı) = 120 milyar dolar cıvarında olması beklenmektedir.

Kaba hesapla toplam elektrik faturalarının 2/3ü olan 80 milyar dolardan  vergi vs.leri düşersek, her yıl 40-50 milyar dolar dışa ham madde ödemesi ile karşı karşıya kalacağız demektir ki böyle büyük bir ödeme yapılamaz. Tüsiad raporuna göre o yıllarda zenginliğimiz PPP $38,862 (GDP$17,457) cıvarında yani bugünkü Almanya gibi bir ülke olsa bile bu kanama halindeki ödeme bizi her yıl çökertir. Bu bizleri 2023 yılına varmadan esarete götürür. Bir  kurşun atmadan bağımsızlığımızı tehlikeye atacak bu yolda, düşüncede devam edemeyiz.

Yapılabilirlik

Fosil yakıtlara güvenerek ileriye gitmek Türkiye’nin bağımsizlığını tehlikeye atmaktadır. Yenilenebilir enerjide ham madde ödemesi yoktur ve ülkemizde bütün Avrupa’yı kıskandıran  kapasite ve çeşitlilik vardır.

 

Türkiye’nin teorik rüzgar türbini kapasitesi

Alan:774,815 km.kare=77,481,500 hektar

Ülkenin %1 alanı ve her 10 hektara bir türbin hesabı  ile; 

77,481 rüzgar türbini monte edilebilir, gelecek 23 yılın türbin büyüklük ortalaması  1,5MW(1,500kW) alınarak teorik kapasite 116,000 MW bulunur. Enerji üretimi olarak rüzgarın kullanımının %30 kapasite (2628 saat/yıl) olması üzerinden hesabı ile  300 milyar kWsaat/yıl cıvarında teorik bir rakam bulunur.  Buna jeotermali ve çok büyük güneş enerjisini ilave edersek ciddi boyutta bir enerji kapasitesinin boşa gitmekte olduğu kolaylıkla görülür. Ayrıca 100,000MW türbin monte edilebilecek arazisi olan AT’de  başka ülke yoktur. Danimarka’da kara bitti artık denize montaj başladı. Bir süre sonra Almanya’da da kara bitecektir.

 

Rüzgar, güneş ve jeotermal enerji potansiyeli toplamı  60 adet %100 kapasite(?)ile 1,500MW lık nüklear santral  üretim toplam kapasitesi cıvarındadır. Nüklear santral Tanesi 6 milyar dolardan çok büyük  yabancı para isteyen ve bugün hiç bir ülkede istenmeyen ayrıca yatırım süresi çok uzun bir yoldur. Web sayfamızda Almanya tecrübesini okuyabilirsiniz. Nüklear santrallar 2023 yılından sonra belki “fuzyon” teknolojisi ile istenen aranan bir yatırım olacaktır. Silah teknolojisi için başka çözümler vardır.

 

Yenilenebilir kaynakların geniş bir şekilde kullanıma alınma stratejisi ile başka indirek faydalar da beraberinde gelecektir, mesela hidrojen ve yakıt hücresi gibi yeni teknolojiler geliştirmek sayesinde elektrik enerjisi depolayabilmek, otomobillerde kullanmak  ve diğer uygulamalar gibi.

 

Üzerinde biraz çalışarak fazla kalan enerji Karadenizin dibinden H2S ayrıştırarak hidrojen elde etmede kullanılabilir. Web sayfamızda Karadenizin oluşumu ile ilgili linkler var, ayrıca  Tusiad raporu 1998.

 

Rüzgar enerjisi petrol masraflarını ve CO2,    kükürt, azot bileşikleri çıkmasını önler. Bir adet 600kWlık rüzgar türbini her yıl 1,200 ton CO2   çıkışını önler. Bir çeşit ağaç dikmek ve orman gibi düşünülebilir.

 

Herhangi büyüklükte 2 rüzgar türbini kurmak hiçbir ANKARA MÜSAADESİNE tabi olmaksızın şahıslar, şirketler veya çiftlikler için tamamıyle serbest olmalıdır. Geniş anlamlı sigorta yaptırılması zemin ve mühendislik kontrolleri yatırımın emniyeti için kafidir. Bütün müsaadeler “bir nokta müracaatı” ile rüzgar çiftliğinin kurulacağı yerde yerel verilmelidir.

 

Ülke sathına yayılmış rasyonel rüzgar türbini kullanımı için YAP İŞLET (YI) veya otoproduser uygulaması tek çözümdür. Yani yaptıktan sonra devlete geri verecek bugünkü saçma uygulamaya acilen son vermek lazımdır. Bir yandan özelleştirme bir yandan devletleştirme olmaz böyle.

Fiyat ne olmalıdır?  Beşer yıllık evvelden ilan edilen fiyat uygulamaları lazımdır. On yıl için 9 sent  ve sonraki 10 yıl 4 sent 20 yıllık ortalamayı 6.5 sent/kWsaat olmalı. ARES-Alacati rüzgar çiftliği uygulaması bu fiyatın ancak geçerli olduğunu göstermiştir. Ayrıca “fizibil” olan bir fiyat aynı zamanda “bankable” bankalara uygun olmalıdır. Bankalar rüzgar işlerini öğreninceye kadar paralarını 3-4 yılda geri alabilecekleri bir uygulama şarttır. Italya ilk 12 yıl 12 sent veriyor. Biz “stepped price” denen önce yüksek sonra düşük fiyat sisteminin fakat ortalaması uygun açık bir uygulamanın hükümetten para istemeden nasıl yapılacağını biliyoruz, gerekirse izah edebiliriz. Petrole dayalı elektrik fiyatlarının 23 yıl sonra 15-20 sentlerde olacağını görebiliyorsak rüzgar enerjisinin bu fiyatları ülke için çok iyidir.

 

Arazi sahipleri, çiftçiler ve Ege denizinin kenarındaki geniş zeytinlik sahipleri, bize yakışmayan ve yukarıda saçma olarak adlandırdığımız bugünkü YİD mevzuatında arazilerini devlete devretme durumunda kaldıklarından rüzgardan elektrik üretemiyorlar. Halbuki bu çiftçilere rüzgar çiftliği girişimcilerinden her bir türbin için yılda 2-3,000 dolar exkstra bir gelir temin edebilir. Çiftçinin yüzü güler. Orman da böyle yapsa onlar da engel yerine destek olurlar. Geniş alanlara yayılmış Milli Savunma gücümüzün de rüzgar enerjisi yatırımı ile elektrik masraflarından elektrik karina doğru yönlenmesi olanak içindedir.

 
Getirinin yerel kimselerle paylaşımı

7.2MW ARES projesinde Alaçatı Belediyesine %4 bedelsiz hisse vermenin iyi bir tutum olduğunu gordük. Orada nerede ise herkezin rüzgar türbinlerini sevdiğini gördük. Danimarka’da izlenen bir başka yol da halkın rüzgar türbünlerini uzun zaman içinde kıskanmadan sevmesi için güzel bir misaldir. Danimarka’da kooperatif şeklinde rüzgar türbini ortaklığı yaygın bir başarı örneğidir. Sokaktaki vatandaş onlara sahip onları seviyor ve gurur duyuyor. Biz bu uygulamanın benzerini başlattık.

 

Yenilenebilir Enerji için Off-set fonları kullanımı

Off-set imkanlarının universite ve teknoparklarda kullanımı serbest bırakılmalıdır. 10 milyar dolarlık Türkiye’nin birikmiş off-set imkanı 1 milyar dolar cıvarında serbest kullanılabilir nakit imkanı yaratmaktadır. Bu nakidin yarısının üniversite ve teknoparklara “rüzgar enerjisine yatırım yapmak koşulu ile”tahsisi akademik ve AR&GE geleceğinin nakit problemlerini çözecektir. Rüzgar enerjisinin sabit gelir imkanları bugün içinde yaşadığımız yüksek teknolojik hayatın Araştırma ve Geliştirme ile diğer nakit ihtiyaçlarının giderilmesinde mühim bir çözüm olacaktır. Eski bir filozofik deyimde olduğu gibi”balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek daha iyidir”.

 

Anayasal değişiklik ve yeni tefsir gerekmekte. Türkiye’de güneş, rüzgar ve jeotermel enerji bol mıktarda vardır. Eğer tabiat kendini tekrarlarsa Türkiye’de yakın bir zamanda mühim  kimselerin bu sorun için birşeyler yapacağını göreceğiz. Daha büyük bir kriz gelmeden olması temennisi ile, Anayasadaki "yer altı yer üstü varlıkları devlete aittir" maddesine "rüzgar, güneş hariç" cümlesi eklenmelidir. Bugünkü şekliyle nefes almak veya güneş banyosu yapmak bile nerdeyse Anayasal suç oluşturmaktadır. Rüzgar ve güneş devlete ait olamaz.

Jeotermal enerjinin de geniş anlamda kullanımı bize iyilikler getirecektir. Çıkan suyun geriye verilmesi halinde Jeotermal enerjinin de aynı kapsamda özel müsaadeler almaksızın Anayasa tarafından özel şirketlerce kullanılabileceğinin yolu açılmalıdır.

Ayrıca elektrik üretmenin ve satmanın da hizmet olmaktan çıkarılması  lazımdır ki bugünkü engellerin bir kısmı daha ortadan kalksın. Acilen Anayasal ve diğer yasal engellerin ortadan kaldırılması lazımdır. Enerji Mevzuatı bir Şeytan Ağacı haline gelmiş geleceğimizi tehdit eder durumda her tarafımızı bir ahtapot gibi sarmıştır. Nasıl ki bir zamanlar “Türk parasını koruma mevzuatı”, “telsiz kanunu”, “şirketlerin aktiflerinin yeniden değerlendirilmesi mevzuatı” bunlar da ilerlemeye engel birer şeytan ağacı olarak akıllarımızda kaldıysa. Bunlar hepsi 1983 de değişiverdi bitti. Enerji şeytan ağacı da 2000 yılında kesilmeli ve bitmeli. Şeytan ağacı budanmaz.

Enerji kanun ve mevzuatları “uzun zaman mühim kararların kronik ertelenmesi ile yapay krizlerin oluşmasına” müsaade etmiştir. Türkiye’nin şimdi enerji sektöründe büyük yabancı finans ve yatırımlara ihtiyacı vardır. Bu yolda ilan edilmiş ön fiyatlarla, pazarlıksız açık ve seçik olmak bütün engelleri aşar. Bu Sebebten de Anayasa ile buna bağlı  diğer uygulamalar değişmelidir. *Başşehir Sendromu  ayak bağına rağmen bu problem ne pahasına olursa olsun çözülmelidir.

Daha varlıklı olabilmek için engellerin ortadan kaldırılması hükümetlerin işidir. Çeşitli tefsirler sona ermelidir; elektrik kWsaat ile satılan ve aynen domatesin kg. ile satıldığı gibi bir mamul mü yoksa hükümetin üretip vermesi lazım gelen bir hizmet midir. Yapay olarak yaratılmiş bu problemi çözmek için elektriğin mamul olduğunu kabul ederek bunun da özel şahıslar tarafından üretilebileceğini söylemeyi teklif ediyoruz. Hükümetlerin bugün bazı yerlerde yaptığı gibi elektriği bedelsiz verip bütçeden bunun paralarını ödeme yolu kapanmış değildir. Bu uygulama AT standardları içinde uzun zaman tolere edilemez, kaldı ki şeffaf bir uygulama da değildir.

 

Almanlar rüzgar işi yapmak için Berlin’e, Danimarkalılar da Kopenhagen gitmiyorlar. Neden insanlar rüzgar işi yapmak için Ankara’ya gitmek mecburiyetinde bırakılıyorlar? Eğer herşey evvelden yazılır çizilir ve tarif edilirse hiç kimsenin müsaade almak için Ankara’ya gitmesine luzum kalmaz,  yerel yönetimler uygulamayı kontrol edebilirler.

 

Bu karışıklığı kim düzeltebilir

Çeşitli kademelerde yaptığım temaslardan sadece Bakanlık seviyesinden problemin uzun vadeli çözülebileceğine inanmıyorum.

Problem artık geleceğimizi - Milli Güvenliğimizi - tehdit etmektedir.         Cumhurbaşkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu, Başbakan ve Bakanlar Kurulu seviyesinde bir çalışmanın altında bir seviyede problemin kalıcı çözüme ulaşabilmesi olanaksız görülmektedir. Çalışma yukarılardan hazırlanmalı ki komisyon çalışması ve bürokrat engeli gibi hususlara yer verilmesin. Parlamento gereken değişiklikleri zaman kaybetmeden yapabilmelidir.

* Başşehir Sendromu

“Başşehirde yaşayanların birbirleri ile olan iletişimlerinde tabii olarak bazı bilgi kısa devresi veya sızması olmaktadır. Gizli bilgilere sahip politikacıların ve çalışanların bu bilgileri dışarıdakilerle paylaşmaya başlaması ile sendrom başlar. Bu tuhaf simbiyotik sistem kanuna karşı olsa veya olmasa da bunu kendi çıkarlarına kullananlara bir şekilde menfaat ve maddi çıkar sağlayabilir hale gelebilmektedir.

 

Sistem engeller yaratarak kendi kendini beslemeye başlamıştır. Elde edilen menfaatler yaratılan engeller ile doğru orantılıdır. Kronik olarak büyüyen bu kontrolsüz sistem sonunda karar mekanizmalarının mantığını ele geçirir.

 

Çözümler yerine yetki, engeller yaratmaya yönlenmiştir. Müsaadeler bahşederek yapay olarak yaratılmış engellere “lafta çözümler” bulunmaktadır.Danıştay ve Yargıtay icazet israfları, uzun toplantılarda sarf edilen büyük gayretler ve zaman gözler önündedir. Şimdi artık meşhur  Frankenştayn “Şeytan Ağacı” yaratılmış ve yolun solundan çok hızla yok edici sonuna  doğru koşmaktadır.

 

Tokyo, Washington, Londra, Paris bu sendromu az çok paylaşırlar.

 

Ancak bu bahsedilen olayların varlığını kabul ederek, bunlara karşı şeffaf bir yol izlemekle önlem alınabilir. Bu haksızlığa tek kalıcı çözüm hükümetlerin merkeziyetçilikten uzaklaşmasıdır.”

 

Ergün Özakat         25 Ekim, 2000

Tlf: 0533 259 5160

e-mail:  ozakate@unimedya.net.tr enerji ile ilgili geniş web sayfamız  http://www.unimedya.net.tr/egetek  veya http://egetek.unimedya.net.tr