ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ

TEKNOLOJİDE YENİLİK YARATMA KAVRAMI ORTAMLARI

 

1.                  TÜRK GENÇLİĞİNİN BUGÜNKÜ DURUMU ve BAŞŞEHİR SENDROMU,

2.                  BİLİM TOPLUMUNUN ESASLARI VE DÜŞÜNCE TARZI,

3.                  ÜLKEMİZDE HER YIL YARATILMASI  LAZIM GELEN YENİ GİRİŞİMCİ ADEDİ,

4.                  YENİ İŞ ALANLARININ YENİ FİNANSMAN MODELİ.VENTURE CAPITAL.

5.                  TEKNOPARK OSB DEĞİLDİR,

6.                  TEKNOLOJİ BÖLGELERİMİZ HAKKINDA KISA İZAHAT - İZMİR ÇEŞME TEKNOKENT PROJESİ

7.                  GENELDE TEKNOPARK KURMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR.

8.                  SONUÇ

 

1.                  TÜRK GENÇLİĞİNİN BUGÜNKÜ DURUMU ve BAŞŞEHİR SENDROMU:

 

Nüfusumuzun 70 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bunun %60 ından fazlası, yani 40 milyon cıvarı, çok genç yaştadır. Nüfusumuzun 20 milyonu 20 yaşın altındadır. Bu durum bize ekonomide çok dinamik olma zorunluluğunu getirmektedir. Ayrıca insan ömrünün önümüzdeki bir nesil içinde gerçekleşecek genetik bulguların ticari hayata kazandırılması dolayısı ile 100 yaşın  çok üzerine kadar olabileceği görülmektedir. Bu gerçeği göz önüne alırsak toplumun 0-20 ile 60-100 yaşı arasının prodüktif olmaması halinin ekonomiye getireceği yükü düşünerek hareket etmek zorunluluğu vardır. Eğitim,  öğrenim ve üretimin hiç kesintiye uğramadan devam edebileceği paradigma içinde uygun ortamların yaratılması kaçınılmazdır. Eğitim, öğrenim ve üretimin  ömür boyu sürebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi ile uzun yaşaması beklenen emeklilerin adeta bir seferberlik içinde bu yeni olguda yer almaları temin edilmelidir.  Yetişmiş insanların öğretmen olarak gecici kadrolara alınıp bir yandan öğretmen olmak için gerekli dersleri almaları bir yandan da ders verebilmeleri problemi çözümü geç kalmıştır. Orta eğitim tatilleri çok azaltılmalıdır.  330 güne yakın çalışma başlatılmalıdır. Zorunlu yaz kampları, meslek kursları, sertifika ile tecrübe kazandıracak şekilde düzenlenmeli, lisanı ve diplomaları ile gençler üniversiteye gitmeye mecbur kalmadan gerekirse iyi bir gelir kazanabilecek şekilde hayata atılabilmeli sürdürülebilir yüksek öğrenim, eğitim yolları kapatılmamalıdır.  Belirli mekan yerine oğrenim, eğitimin eve, heryere girebilmesi için gerekli hızlı iletişim alt yapısı bu yönde geliştirilmeli ve kuvvetli bir şekilde teşvik edilmelidir.  En iyi öğretmenleri paylaşarak öğrenmek herkezin ulaşabileceği sanal mesafelerde olmalıdır.  Sonunda bu yol daha verimli ve daha ucuza gelecektir.  Bugünkü eğitimin içeriğinin artık değişmesi lazımdır.

 

Ülkemizde öğrenci olanların durumu acıdır. Çağımıza ayak uydurma yönünden bir felaket arzetmektedir.  Toplumun büyükçe  bir kısmı dünyanın nereye gittiğini görmemektedir.  Öğrencilerin bir çoğunun idealizmi yitirmiş anlamsız  yetersiz ortamda yaşayarak,  faydasız korkulu düşüncelerle dolu bir yaşam biçimi içinde,  yaratıcı ve çözüm getirici insana doğru gitmesi beklenemez.

 

Ülkemizde yılda 2,500 adet teknik girişimciye her yıl devamlı artacak bir şekilde ihtiyacımız vardır. Bu rakam diğer bazı ülkelerle kıyaslanarak bulunmuştur. Aileler ağır öğrenim masrafları neticesi tükenmiş mali durumları dolayısı ile gençlerin girişimci olmalarını kaldıramıyor.  Okul sonu hemen maaşlı bir yerde çalışmalarını isteyerek toplumun en kıymetli unsuru olan girişimciliği baltalamaktadır. Üstüne üstlük üniversitelerde kıymetli gençler içinden teknik girişimci olabilecek egosu kuvvetli kimseleri inkübatüre alarak - bünyede tutarak -sinerji yaratacak kritik kütleyi oluşturma işi geri planda kalmakta buluşlar çok yavaşlamakta bilginin ticari değere dönüşümü yok olmaktadır. Bu ise akademik dünyaya verilen önemi azaltan bir çeşit akademik çözülmeye yol açmaktadır. 

 


Politik güç sahibi yöneticilerin, sanayici ve zenginlerimizin artık bu durumu görerek  daha güzel, daha yeni olumlu ortamları yaratmaları lazımdır.  Bu ortamları sadece hemen para kazanacak yerler olarak görmeyi bir tarafa bırakarak biraz  filantropi ile hareket etmeleri gereklidir.  Takdirle karşılanmakla olan bu tip davranışların adetlerinin çok az oluşu yapılanların yetersiz oluşu üzüntü vermektedir.  Daha fazla birşeyler yapma zamanı gelmiştir.

 

2.                  BİLİM TOPLUMUNUN ESASLARI VE DÜŞÜNCE TARZI,

 

Teknolojik gelişmelerde ortaya çıkan önemli niteliksel değişiklikler özellikle küçük işletmelerin ekonomide paylarını büyük ölçüde arttırmıştır. Bunun neticesi olarak ekonomik politikalarda artık stratejik bazı değişiklikleri uygulama zamanı gelmiştir. Bu stratejinin esası ülkede mevcut  tüm bilimsel ve teknolojik birikimin ve yeni buluşların üretime yönlendirilerek  ticari bir değere ulaştırılıp ekonomiye kazandırılmasıdır. Eğer bu çalışmayı prodüktiv olarak gerçekleştirebilirsek 1923 de kazanılan zafere bir o kadar daha önemli ve büyük olan teknolojik ve ekonomik zaferi eklemiş olacağız. Bu çalışmalarla Türkiye’mizin rekabette 37 inci, yüksek teknoloji içeren sanayi ürünlerinde 40 ülke arasındaki 30 larda olan sırasını 15-20 lere tırmandırabileceğiz.

 

Artık sorun çözen bir toplum olabilmek için düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.  Görülüyor ki eski çağların düşünce biçimi; yani emirlerin bir üstten gelmesi, bu emirler sorunların çözülmesi yerine birikmesine bile yol açsa bunlara uyulmasının toplum tarafından körü körüne benimsenmesi, gittikçe artan nüfusun isteklerini bırakın bir yana, birikmekte olan sorunlara bile çözüm üretememektedir. Artık bilgi çağına uygun düşünme alışkanlıkları edinmemiz için gerekli olan kendi kendine düşünebilen insan olma gayretini göstermemiz lazımdır.

 

Sanayileşme sürecini tamamlamadan Türkiye’nin 21.YY Bilgi toplumuna geçiş stratejisinin ana hatlarını açıklayan Sayın Prof. Hüsnü Erkan raporuna göre bilim  bazlı düşünmede kişinin değer yargıları değil; olay ve olgunun nedensellik, mantık ilişkileri içinde ele alınması ön plandadır. Yine Prof. Erkan’a göre artık Türk aydınlarının ideoloji ve inanç satmaktan bilgi üretmeye, slogan üretmekten çözüm üretmeye yönelmesi ve kendi kendini bu yönde eğitmeye başlaması lazımdır.  Bir değişim, yenilenme ve gelecek projesi olarak düşünme tekniği bir yöntem olarak öğretilmelidir. İnsanda herşeyi değiştirmek yerine sadece, yöntem ve teknik olarak düşünme kalıbımız  yenilenmelidir.  Sayın Erkan şöyle devam etmektedir; tarım toplumunun ana üretim girdisi toprak, sanayi toplumunun ana girdisi sermaye ile temin edilen  makine ve techizat donanımı olup bilgi toplumunun ise temel üretim aracı bilgi olmaktadır. Bu güzel anlatımdan şu netice çıkarılmaktadır. Artık  zengin toplumlar arasına katılmak için bilgi, ana ham madde olmaktadır.

 

Bu sebeble Amerika’da yalnız Silikon Vadi’de hergün 63 yeni dolar milyoneri hayata kazandırılmaktadır. Business Week 18 Ağustos 1997".  Bilginin sinerjik ortamlarda, yani sinerjisi yüksek teknoloji bölgelerinde, teknoparklarda, girişimci inkübatürlerinde yeni bir yaşam biçimini benimseyerek hızlı üretimi, bu tip düşünceye sahip toplumlarda çok ileri zıplamalar yaptırmaktadır. Her ne kadar Silikon Vadi tecrübesini yakalamak kolay bir iş olmasa da her ülke ve hatta Amerika içinde bile her eyalet bu tecrübeyi bir ölçü birimi olarak almakta ve ona ne kadar yaklaşırlarsa o kadar başarılı sayılmaktadırlar.

 

Türkiye’in kıt para imkanları ve tecrübe eksikliği henüz hiç bir alanda yaratıcılığı hızlandıracak kritik kütleyi oluşturamamaktadır. Off-set fonlarının nakide çevrilerek Tübitak, Teknoparklar ve Üniversitelere özellikle devamlı gelir temin edecek yönlerde kullanılmaları şartıyla tahsisi gündemde bir numaralı önemli işler sırasına yükselmiş artık birşeyler yapılması acil durum arzetmektedir.  

 


Tübitak ve YÖK - Ar-Ge’ye dönük çalışma ve araştırmaları hem parasal ve hem de diğer yönlerden sinerji yaratacak şekilde önce teknoloji bölgelerinde müşterek çalışmaya doğru teşvik etmeli sonraları bu çalışmaları  akıllı bir şekilde yayma metodlarını geliştirmelidir.  Böylelikle tecrübeli kimselerin yanında ve imkanı bol ortamlarda başlayan Ar-Ge esaslı ileri projeler zamanla Türkiye sathına yayılacaktır. Üniversitelerimizin sanayi ile sıkı işbirliği kurmak için uygun ortamları, teknoparkları en mühim işleri arasında görmesi lazımdır. Böylelikle, yukarıdan gelen emirlerle gelecekte hangi derslerin nasıl sunulabileceğini kendileri görebilecek ve karar verebileceklerdir.  Teknoloji üretkenliğinde bu ortamların  yaratılabilmesi amacı ile burada önerilen parasal rahatlığa kısmen de olsa ulaşmak gereklidir.

 

Yukarıdan emir ve talimat alarak bilgi toplumu olunamaz. Türk eğitimi maalesef, Eğitim Bakanlığı ile iyi münasebetli insanların dolaylı vasıtalarla para kazanmasına yönlenmiş bir çalışma düzeni oluşturduğu düşüncesini yorumlatan şüpheler yaratmaktadır.  Eğitimde dershane düzeni “La cosa nostra” görünümü vermektedir. Başşehirler bu gibi ortamların yeşermesine müsait olduğundan - *Başşehir Sendromu - denen bu hastalıkla uğraşmak için mesela Japonlar Ar-Ge yönünden de merkezleşen bu gibi cazibe ilişkilerini azaltmak için,  ileride kısaca değineceğim,  bazı tedbirler almışlardır.

 

Mesela,  Japonya’nın yaptığı gibi Vali’lere bu yönlerde de sorumluluk getirilmelidir.  Valilere atanmadan evvel, dünyadaki bu gibi merkezleri gezip görme ve dönünce ne yapacaklarını anlatan rapor hazırlama ve uygulama görevi vermelidir.  Bu işi tam yapmak istiyorsak; valiler bu öğrenim gezi raporlarına göre tayin edilmelidirler.  Aksi halinde uzun süren çalışmalar atamalar dolayısı ile yavaşlayacaktır.  Çünkü teknoloji inovasyonu uzun süreli bir hayat tarzıdır.  Eğer bunu yapamıyorsak hiç olmazsa İzmir özellikle Çeşme yarımadası 1990 dan beri yapılmakta olan hazırlıkları göz önüne alarak  bir Teknopolis olarak seçilip geliştirilmeli ki hızla uluslararası teknoloji yeniliği yaratma yarışına katılabilsin.

 

Problem çözebilen medeni toplumlar arasına katılmak için yetki ve imkanları olanların bu olaylar dizisini  göz ardı etmeyecek bilinçle hareket etmeleri lazımdır.  Bir yandan yeni yetişen gençleri iş sahibi yapmak ve diğer taraftan olgunluk çağına gelmiş emeklilerin gençlere, hayatla ilgili birçok işi öğretmek için kullanılmaya başlatılması lazımdır. Kıymetli bir emekliler ordusu israf edilmektedir. Bugüne kadar  bilgi birikimli emekliler gençlere faydalı olamamakta,  yetişen dinamik gençliğin istekleri tatmin olmamakta,  hızla değişen ve büyüyen teknolojik dünyada, öğrenim eksikliği israfı şiddetle devam etmektedir. Sadece Hindistan’ı yakalamak için yıllık en aşağı 50,000-100,000  adet bilgisayar programcısına ihtiyaç olmasına rağmen Türkiye 4,000 cıvarında programcı üretmekle intihar yolunu seçmiş görünmektedir. Olayın acı tarafı bunu kabul edecek cesareti gösteren ve birşey yapmak için uğraşanların azınlıkta bulunmasıdır. Çünkü Başşehir  bunu görmemiştir öyleyse böyle bir problem yoktur paradigması,  bakış açısı artık değişmelidir. Fazla beyinin ülke dışına kaçması beyinlerin kanalizasyona atılmasından daha iyidir diyen 1970 lerin Hindistan’ı bunu başarmıştır.  Biz de başarabiliriz.

 

Organize sanayi bölgeleri modası geçmektedir. Sanayileşme sürecini tamamlamadan bilgi toplumuna geçişin yolu ise yaşam tarzı ile tariflenen ve yaşam biçimine çok bağlı olan silikon vadilerinden geçmektedir. Bu olayların akışına ivme kazandırmak için ülkemizde yeni bir bakanlık, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı adı altında kurulma düşüncesi desteklenmeli ve eldeki her parasal imkan off-set ler dahil seferber edilmelidir.

 


Geleceğin zorluklarını kişisel olarak göğüsleyebilecek tipte,  kendi başına düşünebilen fakat başkaları ile beraber  çalışabilen insanların yetişmesi kaçınılmazdır.  Üniversite yönetimleri öğrencilere daha çok çalışıp öğrenebilecek ortamlar yaratmalıdır. Yıl 8760 saattır.  Yollarda zaman israf etmeyen yılda 5500 saat (ortalama 15 saat/gün net)  çalışabilecek insan toplulukları yaratmak mecburiyeti vardır. Bizi ileriye zıplatabilecek ülkemizdeki üniversiteler ve öğrenciler bugün bunun üçte birine ulaşamamış durumdadır. Yaşam tarzı, gitme gelme zaman israfları çok kötü durumlara ulaşmıştır. Ev ve çalışma,  çoluk çocuk eğitimi,  ailenin medeni ihtiyaçları hiçbirisi bilgi toplumuna giden yolda ve seviyede değildir. Yaratıcı ortamın kurulabilmesi için bu gidişata artık dur diyecek ülkemizde uygun ortamları yaratma çalışmalarını organize eden bu çeşit çalışmaları alkışlamak lazımdır.

 

Dünyada olup bitenlere  ilave olarak fiziki hudutlar, yaygınlaşan telekominikasyon ağları ve hızları sayesinde ortadan kalkmakta, bu fiziki hudutlar sadece az gelişmişlerin daha gelişmiş ülkelere güç etmesini durdurmak  için canlı tutulmakta fakat turizmi teşvik etmektedir. Para bilgisayarlarla bir taraftan başka tarafa akıl almaz hızlarla gönderilebilir,  alış verişler bilgi sayarlarla evlerden yapılabilir hale gelmiştir. Telekominikasyon kanalları ile gelip giden para transferleri, sanal(virtual) bankacılığı doğurmakta, eski bankacılığın para kazanma usullerinde ise ciddi arayışları beraberinde sürüklemektedir.

Daha hızlı birşeyler yapmak için seferberlik halinde olmamızı gerektiren sebebler birikmektedir. Bu seferberlik için hala geç kalmadığımıza ve sivil seferberlik halinde olabileceğine inanıyorum.  

 

 

3.                  ÜLKEMİZDE HER YIL YARATILMASI  LAZIM GELEN YENİ GİRİŞİMCİ ADEDİ,

 

Okullardan mezun olacak en iyi gençleri şirketlerimize alarak iyi bir iş yaptığımızı düşündüğümüz malumlarımızdır.  Meyveyi alırken dalı koparmaya benzeyen bu uygulama  yaratıcılığı hedef almış ülkelerde yerini yeni başka uygulamalarla paylaşmaktadır. Bir çok ülkede girişimci yetiştirmek için girişimcilerin yeşereceği özel durumlar, özel ortamlar yaratılmaktadır. Ülkelerin çeşitli yörelerindeki yerel yönetimler  yüksek eğitim görmüş kimselerin girişimci kabiliyetinde olanları için, varlıkları olsun veya olmasın, yüksek katkı getirebilecek bir biçimde üretici ve vergi ödeyici hale gelebilmeleri yönünde gayret göstermektedirler.

 

Toplumda ancak yüzde birkaç olabilen bu tip nadir ve az yetişen insanların yeşerip faydalı bir hale gelmesi ve yakın tanıdığı diğer bilgi sahibi yetişmiş insanları çevresinde toplayarak bir üretici sistem oluşturması kolay denebilecek bir iş değildir. Kendi haline bırakılırsa bu tip insanlar toplumda gerektiği yerlere gelememekte veya o yöreden ayrılıp başka diyarlarda yeşerme yollarını aramaktadırlar. Her iki sonuç başarılı olmak için samimi bir gayret içinde olan hem üniversite ve hem de yöresel yöneticilerin gözden uzak tutmaması lazım gelen hususlardır. Yukarıda bahsettiğim bu özel ortamların adı girişimci inkübatürüdür-kısaca inkübatürdür.

 

Mesela Amerika’da 550 adet inkübatür kuruluşu içinde çeşitli büyüklükte odalara yayılmış olan firma halinde her yıl 13,000 adet proje hayata hazırlanmaktadır. Bu projelerin mezun olup hayata atılabilmeleri için ortalama 2 yıldan bile daha az zaman kafi gelebilmektedir. Israil’de 30 adet inkübatürde 300 cıvarında proje yürümektedir. Bizde 8 adet kurulu inkübatürde toplam sadece 40 cıvarında proje yürümektedir. Kendi inkübatörüm tek projelidir. Bir kaç yıl önce Levent Marina’da başlayan bu fikir şimdi kesintisiz olarak yürüme safhasına ulaşmıştır. Amerika’da  1 müdür ve sekreter ile 25 kadar  projeyi takip mümkün olmakta, İsrail’de 8-10 proje bizde ise prodüktivite ve tecrübe eksikliği dolayısı ile ancak 3-5 proje takip edilebilmektedir.

 

Fikri olup para ve diğer imkanları olmayan bir kimsenin güzel bir üretim düşüncesi varsa ve inkübatöre seçilirse bu kimse bir kaç yıl gibi kısa bir sürede iş sahibi ve  üretici olarak iş hayatına atılabilmekte hem birçok kişiye yeni iş alanı açmakta ve hem de vergi ödeyen bir hale gelmektedir. Hatta iyi organize edilebilen inkübatörlerden mezun olan firmalar milyonlarca dolar ciroya ulaşabilmektedirler. Dünyada en kısa zamanda çok büyük zenginliklere ulaşan firmalar bu çeşit ortamlarda gelişmekte ve sonra yine uygun ortam olan teknoparklara geçmektedirler. Bazı hallerde büyüdükten sonra genellikle yanındaki veya yakınındaki  teknoloji bölgelerine yerleşmektedirler.

 


Buluş,  inkübatörlerde prototip haline gelirken veya buna eşdeğer olan bir bilgi üretilmeye başlandığı zaman Ar-Ge ve üretim gibi ön hazırlıklar sonrası finansman, yönetim, pazarlama  hazırlıkları tamamlanmış olur. Böylelikle tercihan yüksek teknolojik buluş kesintisiz bir başarıya ulaşır. Böyle bir ortamdan hayata atılan kimselerin firmaları kendi halinde büyüyen firmalardan daha başarılı olmaktadırlar. Bu ortamın yöneticisi yani inkübatör müdürü burada çalışaların bütün eksikliklerini görerek onları gidermek için gerekli her bilgiyi getirip uygulatmak için gayret göstermektedir. Bu iş tam bir full-time işidir. En iyi inkübatör yönetimi iş hayatı ve akademik dünyayı kısa zamanda problem çözmede mobilize edebilen kimselerden oluşur.

 

Batıda olduğu gibi birçok küçük iş kurulması için uğraşarak kalkınmamızı daha değerli bir seviyeye getirebiliriz. Büyük işlerin yeri ayrıdır. Finansman, pazarlama gibi unsurlarda küçük kuruluşlar daha zayıftır. Küçük kuruluşların bir bakıma daha yüksek teknolojiye yünlenmeleri bu güçle çatışmaya girmemek içindir. Büyük kuruluşlarımız dışarıdan aldıkları teknolojilerle ancak gramı birkaç bin lira olan otomobil üretirken inkübatürlerimizdeki firmalarımız gramı çok daha yüksek olan mamuller veya bilgisayar programı gibi gramla ülçülemeyen teknolojilere dünmektedirler. Bir gram cep telefonu 3-5 dolar, bir gram uydu 300-500 dolar bir gram genetik vaksinin fiyatı ise 10,000 dolar cıvarında olduğuna güre yükte hafif pahada ağır üretimle kalkınmak için üzel ortamların, teknoparkların, inkübatürlerin ünemi daha iyi gürülebilir. Üzerinde durulacak husus otomobil üretilmesin değil, sadece kıt devlet imkanlarının bu projeler yerine yüksek teknoloji ile uğraşan bir çok kuruluşa verilmesidir.

 

Teknoloji Geliştirmek için çok uğraşmak lazımdır. Buna rağmen yılmadan iyinin düşmanı en iyidir prensibinden hareketle hiç olmazsa küçük de olsa birer çalışma başlatarak elimizdeki bugünkü imkanları zorlayarak birer teknopark minyatürü düşünceyi yayabiliriz. Zamanla da daha iyilerini yapma cesaretimiz artacaktır. Bu alanda 32 dakikalık bir video ATeknoloji Seferberliği@ adı altında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve  Ege Teknoloji Vakfı yardımları ile hazırlanmış olup bu fikirleri ülke sathına yaymaya çalışmaktayız.

 

Bir bilim kuruluşunun yakınında olan öyle bir yönetim düşünelim ki bir çeşit anne kanatlarının altında koruma gibi çevredeki yavru şirketlere teknik, mali ve hukuki sorunların çözümünde yardımcı olsun. Ayrıca projeye devlet, yöresel kurum veya başka bir sponsor bularak destek olsun. Pazarlama, finansman ve büyüme problemlerinin çözümleri ile ilgili bilgi ve eğitim inkübatördeki proje sahiplerine  temin edilebilsin. Bu çalışmaya inkübatör, binasına  inkübatör binası veya teknoloji merkezi denmektedir.

 

Bu anlamda inkübatör yönetimi çok mühim ve nazik bir iştir. Egosu kuvvetli fakat analitik düşünceye sahip, yönlendirilebilen girişimciler arasından bir yıl içinde ortaya çıkabilecek  proje seçilir.  Üretilecek mamul bir probleme çözüm getirmelidir. Çözümün büyüklüğü projenin son değerini tayin edecektir. Yani mesela kötü bir hastalığa çözüm getiren bir ilaç gibi, proje sonucu mamul ne kadar istenen bir mamul olursa o kadar çok maddi değer kazanacaktır. Projelerin birbirleri ile sinerji yaratabilmesi tercih sebebleri arasındadır.

 

Bu yeni kuruluşlarda inkübatör yönetimi hisse sahipliği veya kuvvetli bir anlaşma  ile söz sahibidir. Anlaşma hem girişimciyi ve hem de destek veren tarafları birbirlerine proje bitimine ve sonra üretimden kar sağlanıp beklenen neticeye ulaşıncaya kadar sıkıca bağlamalıdır ki orta yerde kötü niyet başlamasın. Müdür sözü geçen bir başkandır. Müdür firmaların aylık mali durumları ile üç aylık ilerleme raporlarını hazırlar ve inkübatörün sahiplerine sunar. Firmalarda mamul üretime hazır duruma gelirken inkübatör müdürü bunun pazarlanması, lisanslanması veya üretilmesi çalişmalarını yürütür. Firma inkübatörden ayrılırken inkübatör yönetiminin ortaklıktan çıkma opsiyonu vardır yani hisselerini karlı bir şekilde satabilir. Bu kar ile gelen nakit yeni projelere inkübatörlük yapmak için kullanılır. Bazı hallerde inkübatör firmadan ömür boyu küçük bir gelir elde edebilecek şekilde pay alabilir. Eğer inkübatör iyi yönetilemez, eksikler en kısa zamanda giderilemezse bu firmaların başarılı bir şekilde hayata atılması pek kolay olmaz. Bu düşünce Türk toplumuna çok yabancı değildir. Çünkü 1200 yıllarında Ahilik, Cumhuriyet devrinde halkevleri buna  benzer  uygulamalar idi, gençler hayata bilgi ve iş sahibi olarak hazırlanırlardı.  Bu uygulamalar unutuldu gitti.

 


Yönetimin problem çözücü tipden olması, iş hayatını tanıması, Ankara ve yerel yöneticilerle kolay konuşabilmesi, ikna edebilmesi, pazarlama ve finans dünyası ile teması gibi kriterler başarı için yardım edicidir. Proje seçiminde teknik olabilirlik ile pazar şartı muhakkak aranmalıdır. Olmayacak bir buluş peşinde koşmak satılmayacak bir mamulu üretmek için sarfedilen imkanlar sonunda israf olabilir.

 

Türkiye’de en az 300 adet inkübatörde her yıl 5,000 adet proje takip edilmelidir.  Bir misal olarak dünyanın program açığı gittikçe artarak yılda asgari 100 milyar dolar cıvarına ulaşmıştır. Hindistan büyük bir gayretle, sokaktaki en basit eğitim görmüşleri bile toplayarak 6-12 aylık kurslarla 30 yılda 10 milyar dolar ihracata doğru hızla gitmektedir. Demek ki sadece bu alanda çok yapacak işlerimiz olmasına rağmen ilgililer bu problemin çözümü için fazlaca birşey yapmamaktadırlar. Veyahut eğitim ve üniversitelerle ilgili kişi ve kuruluşlar diğer problemlerle uğraşmaktan içinde bulunduğumuz tehlikeye karşı köklü bir çözüm üretememektedirler. Artık fazla düşünmeden geç kalmışlığı her yerde hisseden ve görenlere düşen bir vazifede yer almalıyız. Çünkü telekominikasyon patlamasının da meydana getirdiği hudutların ortadan kalkması ile düşman hedefi adeta ortadan kaybolmakta ve yeni düşman içimizdeki bir hayalet gibi hortlamış “istemezükler” resmi ile önümüzde belirmektedir. Yeni düşman işte bu zihniyettir.

 

1997 yılında Ar-Ge’ ye sarfettiğimiz GSMH üzerinden %0.6 lık rakam 5 yıl içinde %1.5 a artırılıyor. Kaybettiğimiz zaman  göz önüne alınır ve yetişmek istediğimiz ülkelere göre kıyaslama yapılırsa bu  rakamın hemen 5 misli kadar bugün derhal arttırılması lazım geldiği görülecektir. Kısaca Ar-Ge rakamının GSMH içindeki payının derhal %3 e çıkarılması ve birkaç yılda da %4 e tırmandırılması lazımdır. Bak **Geleceği yaratmak. Aksi halde zaten %3-4 cıvarında AR-GE yatırımı yapanlar yanında fazla  ilerleme kaydetmek hayal olur hatta gerileriz bile. Türkiye’nin her yöresinde üniversitelerin içinde veya hemen yanında teknoparklar inkübatörler kurulmalıdır. Türkiye olarak biz hem araştırma ve hem de buluşları ticarileştirmek mecburiyetindeyiz.

 

Gördüğüm, gezdiğim modellerden pratik bulduğum İsrail’de filozof ve biraz da filantropist Sayın Stef Wertheimer’in modelidir. Bu modelin son versiyonu  yaşam, öğrenim, üretim ortasında müşterek tesisleri içeren 3-500 hektarın dışında binlerce hektar alanda mezun olan şirketlerin büyümesine imkan sağlayan rezerve alan içeren modeldir. Bu modelde elinden tutulan girişimci hem okuma imkanına kavuşmakta ve hem de 5 yıl sonra teknopark dışında komşu alanda işini belki kendi sahibi olduğu binasında sürdürebilmektedir.

 

Yeni bir teknoloji geliştirme bölgeleri kanun taslağı lazımdır.  Bu kanun çok geniş ve temiz alanları rezerve etmeye, yaratıcılığa, yaşam tarzına, mülk edinebilmeye, bir noktadan yönetime, çabuk karar alabilmeye, IPO denen halka açılma ve “Venture Capital” denen yeni fikirlere para yatırma mekanizmasının yeşermesine uygun yaşam tarzını, kültür ortamını yaratmaya yönelik kısaca 21. Yüzyıl hudutlar ötesi inovasyon felsefesine uygun hale getirilmelidir. Bu taslak haftada 7 gün çalışan Ar-Ge’li girişimcilik hayatının ne kadar zor olduğunu akıldan çıkarmayacak bir şekilde geliştirilmelidir.  Hiç olmazsa bu bölgelerde çalışanlar için icra iflas mevzuatı Avrupa modelinden Amerika modeline dönüşmeli yenilik yaratma işinde iflas bir son değil, başarıya ulaşmada bir basamak olarak kabul edilmeli ve girişimcinin yola devamı kısıtlanmamalıdır.

 

Teknoloji üretimi ve yenilikler ile ilgili işler her bölgede prodüktiv çalışmaz. Fakat üniversitesi, sanayii ve girişimcileri destekleyebilecek düşünceye sahip iş adamları olan her yerde Teknoparklar kurulabilir.

 


Teknoloji Bölgeleri olarak Istanbul - Gebze arası bölge, ODTÜ ile Bilkent arası bölgenin dışında  Çeşme yarımadası teknoloji koridoru uygun seçimlerdir.  1990 larda mega projeler arasına alınan Alaçatı Teknopark projesi zamanla Urla-Çeşme arası teknoloji bölgesi çalışması haline dönüşmüştür. Son beş yıl Çeşme yarımadasında birçok altyapı, 6 yollu anayol, Yüksek Teknoloji Enstitüsüne paralel diğer daha küçük okullar, rüzgardan elektrik üretmek, sadece bu bölgede yıllık 360 milyon dolar rüzgar enerjisi potansiyel gelirini tespit etmiş olmak, yaşam tarzı ile ilgili Alaçatı Venedik  projesi, çevresel bir yaşamı anlamlı kılan el sanatlarına destek veren bir köy çalışması, hava meydanı, yat limanı, golf alanları, Alaçatı surf cenneti Ege zenginlerinin yaşadığı yere komşu ki bu husus sermayenin yeni buluşlara yönlenmesinde mühim rol oynar, kuvvetli sanayi bölgelerine yarım ile bir saat mesafede olmak, Egenin 10 üniversite ve 40 yüksek okuluna azami 2 saatlik mesafede Çeşme Yarımadası Teknokent projesi prodüktiv yaşamı,  uluslararası kültürel renk ve kritik kütle çalışmaları ile sinerji yaratarak çok arttıracak bir altyapı haline gelmiştir. Rüzgar çalışmalarının da artık görünür hale gelmesi uzun vadeli gelişme için gerekli finansman problemine de çözüm yaratmıştır. Burada off - set imkanı kullanmakla devletten hiç bir nakdi katkı almadan büyük bir gelir kaynağı tesis edilecek ve gelecekteki para ihtiyaçları bölgenin kendisi tarafından satılan elektrik enerjisi karşılığı her ay nakid olarak temin edilecektir.

 

4.                  YENİ İŞ ALANLARININ YENİ FİNANSMAN MODELİ.

“VENTURE CAPITAL”

 

Risk sermayesi - Venture Capital hakkında kısa notlar Aşağıdaki grafiklerle kısaca  Amerika’da start-up denen  olayın  ana hatlarını vermeye çalışacağım. Amerika’da 1000 cıvarında “Start – Up”destekleyen “Venture Capital” kuruluşu vardır. Bizde de ilgi alanlarına göre bazı yatırımcıların bu yönde bilgilendirilmesinde fayda vardır. Bu husus özellikle ABD’de başarılı bir şekilde yürütülmekte olup Avrupa’da pek bilinmemektedir. Bizim bu işlemi tanıtarak ihtiyacımıza çözüm getirmemiz şarttır. İlk birkaç yıl içinde değer artışı ile hisseleri  beş on misline getirdikten sonra  başkalarına satarak işten çıkmanın adı “ Venture Capital “ oluyor. Bu meslek,  bir işe girilecek ve çıkılacak zamanı hesap edebilme uzmanlığı işidir. Türkiye’de varlıklı  büyük ve atıl bir kütlenin bu tip girişimciliğe ısındırılması lazımdır. Sunulan iş planında proforma kar artışının  grafikteki gibi olduğunu ve bu işe benzer işlerde fiyat/kazanç rasyosunun  10 olduğunu varsayalım.  Başka deyimle girişimin hisse senedi değeri karın 10 misli olabilecektir.

Hisse senedinin değer artışı şunlara bağlıdır;


Değer artışı = Problemin büyüklüğü * çözüm *girişimci takımın yetenekleri - formülünde problem ne kadar zorsa getiri de o kadar çoktur. Küçük problemleri herkez çözer. Çözüm metodu yani kolay kopye edilemeyen üretim  kar parametresini arttırır.  Kar yenilikte ilk olmada ve onu devam ettirebilecek takımın yeteneklerindedir. Sağdaki  eğriye baktığımız zaman üçüncü yıldan sonra büyüme zamanı gelen şirkette girişimci ulaştığı varlığı tehlikeye atmamak için artık tedbirli gitmeye başlamıştır. Bu safhadan   sonraki gidişat  artık risk sermayesi yatıran kişi veya kuruluş için cazip olmamaktadır. Demek ki iki husus çok mühim oluyor. Risk Sermayesi  sadece pazarlama ve yönetimden dolayı  meydana gelen riski alır.Diğer riskler yani geliştirme, imalat ve büyüme ile ilgilenmez. Bunlar normal yatırımcıların işidir. Öngörülen  şirket 3-5 yıl içinde 2*10=20  milyon dolar değere yükselmiştir. Bundan sonra hisse senedi aynı hızla yükselmez. Satıp çıkma zamanıdır.

 

Sağ yukarıda görülen Microsoft firmasını ortakları Bill Gates ve ortağı Paul Allen işte böyle bir mekanizmanın yarattığı sadece bilgi ve çalışma ile fakat “Venture Capital” ve “IPO - Initial Public Offering” denen bir Amerikan buluşu ile halka yeni şirketlerin arzındaki maharet sayesinde dolar milyarderleri olmuşlardır. Avrupa bu işi yeni öğrenmektedir.

Ülkemizde bildiğim kadarı ile çok az işlem yapılmıştır. Başarılı olarak halka sunulması işlemleri henüz yaygınlaşmamıştır.

 

Bu çeşit işlemin bankacılıktan en önemli farkı finansmana karşılık olarak ipotek, rehin veya kefalet gibi benzeri garantilerin alınmadan para verilmesidir. Yani işlemin kredi değil belirli süreli ortaklık üzerine gerçekleşmesidir.

 

 

1.                  TEKNOPARK OSB DEĞİLDİR

 

Teknoparkların Organize Sanayi Bölgelerinden bir kaç mühim farkı vardır. Teknoparklar yüksek teknoloji geliştirme yarışında, sahibinden yerleşik firmalara özel yardım veren yerlerdir. Kısaca bu farklar şunlardır.

 

1.         Teknoparklar bir yaşam tarzıdır, teknoparklar büyük yeşillikler içinde geniş alanlara yayılmış seyrek binalaşma içinde tüm aileye ve çalışan öğrenen herkese yaşam alanını, okulu, sporu, alış verişi, müzeleri, kongre merkezleri sanat, kültür etkenlikleri ile komple modern bir hayat verebilen iş ile çalışmanın birleştiği çok temiz, çok güzel ve yaratıcı ortamlardır. Bu sebeble teknoparka şirket seçimi sinerji yaratacak bir kritik kütleyi oluşturacak biçimde yapılır ve çoğunlukla büyüdükten sonra şirket komşu bir bölgede yer alır. Bu husus çok mühimdir.

 

Fransa’nın tatil yöresi Cote d’Azur Sophia Antipolis teknoparkı 10,000 hektar alanda 1,000 adet yüksek teknoloji firması barındıran 15,000 direk 50,000 toplam nüfus barındıran bir yerdir. Amerika San Fransisco yakınındaki Silicon Valley 105,000 hektar alanda çevre Belediyelere yılda 1.7 milyar dolar vergi ödeyen, pazar değeri 452 milyar dolar olan yerleşik 8,500 firma ile inanılmaz bir kuruluştur (Amerikan otomotiv sanayi toplam pazar değeri sadece 113 milyar dolardır). Daha küçükleri dünyada 500 cıvarında olduğu tahmin edilmekte olup değeri anlaşıldıkça gittikçe daha fazla kurulmaktadır. Japonya ayrıca *Başşehir Sendromunu da azaltmak gayesi ile sadece 2,000 yılına kadar tamamlanmak üzere 26 bölgeyi teknopolis ilan etmiş toplam 130,000 hektar alanı bu iş için geliştirmeye başlamıştır. İngiltere’de 80 cıvarında olup Rusya’da bugünkü 40 teknopark 2,000 yılına kadar 200 adete arttırılması planlanmıştır.

 

2.                  Teknoparklardaki üretim bilim esaslı devamlı araştırma ve geliştirmeye dayalı çevresel, yüksek değerlidir ve yüksek eğitim düzeyli ve doktoro seviyesindeki insanların ağırlıklı olduğu ortamlardır. Teknopark yönetimi sinerji arttırıcı her konuda yardımcı ve problem çözücüdür.

 

3.         Teknoparklarda buluşların ekonomik değere dönüşebilmesi için melek sermaye, iş planı ve fizibilite isteyen çekirdek sermaye,  inkübatör, “venture capital” denen bizde anlamı eksik kalan bir tercüme ile risk sermayesi denen aslında girişim veya cesaret sermayesi olan finansal ortamlar bulunur. Prototipten ticari değere dönüş zamanı çok kısalmıştır. Bunlarsız başarı değerlenemez.


4.         Sanat, kültür, teknoloji, tabiat ve çevre teknoparklarda bir araya gelmiştir.  Eve gitme gelme zaman israfları yok sayılabilecek kadar azalmıştır. Sanat, kültür, uygun, temiz ve güzel bir yaşam bilim toplumunun gereksinimi bilgi ve teknoloji ise ham maddesidir.

 

 

6.                  İZMİR ÇEŞME TEKNOKENT PROJESİ - DÜNYA ÇEVRE VE ENFORMATİK TEKNOLOJİ KORİDORU

 

Amerikalı’larla 1992 yılı içinde Alaçatı’da başlatılmış, burada görülen teknoloji koridoru ön çalışmasını anlatan bir küçük kitapçıkta toplanmıştır. Ayrıca Internet’te http://egetek.unimedya.net.tr ile  http://www.iyte.edu.tr/egetek adreslerinde de detaylı olarak hem enerji hesapları ve hem de geçmiş çalışmalar anlatılmakta ve yeni gelişmeler ilave edilmektedir. Bilimde kritik kütle yaratarak sinerjik bir ortam oluşturmak, buluşların ticari değere dönüşünü hızlandırmak bütün dünyanın ulaşmak için  yarışta olduğu bilinen bir gerçektir. Bizim  son  10  yıllık çalışmalarımız bu koşuda bir zıplama yapabilmek ve 2023 e kadar başarılarla en ön safhaya ulaşmak içindir. Cumhuriyetin 100.cü yılı için hazırladığımız en güzel armağan olacaktır.

 

Urla-Çeşme teknoloji koridoru modelinde Amerika, İsrail, Japon ve Fransa modelinden faydalanılmakta özellikle uydu, kominikasyon, software, biyogenetik, enformatik gibi tam çevreye uyumlu, AR-GE ile üretim yapan, enerjisi rüzgar, güneş, jeotermalden elde edilen ve Cumhuriyetimizin 100 üncü yıldönümüne, 2023 e kadar olgunlaşması geliştirilmektedir. Dünyada 500 cıvarında”science park-teknopark” olduğu bilinmektedir. Büyük olanlarına yerine göre teknopark denmekte, geniş alanlara yayılmış en büyüklerine ise koridor, bölge veya Silikon Vadisi denmekte olup başarı ölçülendirilmeleri ise buluşların ticari değere dönüşebilmesi ve bölgesel kalkınmaya katkıları ile değerlendirilmektedir. Amerika’da 200 ün üstünde teknopark olmasına rağmen sadece 10 cıvarında teknoloji bölgesi vardır.  Bunlardan bazıları Silicon Valley,  Ilinois-Silicon Prairie, New York-Silicon Alley, Boston-Route 128, Austin-Texas, Seattle-Microsoft bölgesi, North Carolina-Research Triangle’dır.  Bu görüşten hareket edersek bizde de bir çok teknopark kurulabilir fakat ancak belki üç tane teknoloji bölgesi olabilir.

 

Çeşme Yarımadası Teknokent için düşündüğümüz modelde yukarıdaki ülke tecrübelerinden de faydalanan  San Fransisco yakınındaki  “Silicon Valley” hedef model olarak alınmıştır. Başarı ölçü birimi bütün dünya için. 70 km. Uzunlukta ve 15 km.genişlikte yani 105,000 hektar bir alana yayılmış olan bu harikalar diyarı teknoloji bölgesi “Silicon Valley”günde 63 dolar milyoneri yaratmaktadır. Biz de Çeşme Teknokent alanı içinde zamanla günde bir dolar milyoneri yaratabilecek bir yaşam biçimini ve 2023 yılına kadar bu bölgede bir Nobel kazanmayı hedeflerimiz arasına koymuş bulunmaktayız. 

 

Alaçatı’da Hacettepe Üniversitesi ve Tübitak kuruluşu olan Temiz Enerji Vakfı 100 hektar alanda çalışmalara başlamak istiyor, Orta Doğu Üniversitesi  Aeronautik  mühendisliği ve uçuş okulu kuruluşu arazi için ilgili olduklarını söylediler. Rüzgardan elektrik elde etmek için toplamı 1.5 MW lık 3*500kW değirmen çalışmakta, 7.2 MW lık 12*600kW adet rüzgar değirmenli proje 1998 de faaliyete geçmiştir. Birleşmiş Milletlerin Enerji birimi Istanbul’a gelmekte olup 330 gün güneşi olan Alaçatı’ya hidrojen enerjisi ile ilgili destek verilebileceği dile getirilmiştir. İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi ve diğer üniversiteler ve araştırma kurumları, devletin yetkilileri ile bu bölgede kritik kütle yaratacak temasların devam etmesi ve hatta hızlandırılması gerekmektedir.

 

Hem Türkiye’nin bütün üniversitelerine Çeşme - Urla arası bölgede yer ayırmakla bazı AR-Ge ler finansal sinerji ile prodüktiv hale gelebilir. Ayrıca tüm diğer ülkelere bu bölgede küçük bir yer ayırarak renk ve kültür çoğaltması düşünülmelidir.

 


Dünya rekabetinde çok gerilerdeyiz. Yapacak çok işimiz var. GAP bölgesi 200,000 hektara yayılmış ve 25 milyar dolar üzerinde harcama yapılmakta olan iftihar ettiğimiz bir projedir.  Çeşme yarımadasında “Teknoloji Koridoru” sadece 20,000 hektardır. İçinde mevcut bir kısım yerleşim kısıtlı kalmak ve  %3 - 5 gibi yapılaşma ile başlamak şartı ile bu bölge zamanla, 15-20 yıl içinde,  1000 den fazla High Tech kuruluşu içeren Türkiye’yi uluslararası yönde rekabet gücü ile gurur duyulan bir yere doğru çekmesi olanak içindedir. Türkiye’yi uzun vadede Çeşme yarımadasından başka uluslararası platforma taşıyacak başka bir yer yoktur. Bunu  yabancılar söylemektedirler. Çünkü yabancılar için de güzel yaşamı  yaratmak istiyorsak herşeyden evvel  iklim bakımından Kocaeli veya Ankara ideal değildir. Alaçatı’da 2,300 metrelik hava alanı plan içindedir. Biraz gecikmelerle 2002 de servise girebileceğini ümit etmekteyiz. Alaçatı’da içme suyunu takviye için baraj yapılmıştır. Bunların hepsi altyapıdır. Teknoloji koridorunda dumanı,  atık suyu, tozu olmayan ve hükümetten fazla birşey istemeden Almanya ve Japonya gibi ülkelere ihracat yapabilen kuruluşlar ile araştırma ve geliştirme yapan veya eğitim esaslı kuruluşlar öngörülmektedir. Yarımada temiz tutulmaya devam edilmeli mıcır üretenler Urla - Çeşme arası teknoloji alanlarına yaklaştırılmamalıdır. Toz, yüksek teknolojinin bir numaralı düşmanlarındandır.

.

Yörenin sadece rüzgardan elektrik üretme potansiyeli 1,000-1,500MW kurulu güç kadar olup İzmir şehir içinin bugün kullandığı elektrik mıktarına eşdeğer bir potansiyeldir. Bu yörelerin rüzgar elektrik üretim gelirinin bir kısmı, bölge gelişmesinde kullanılmak üzere planlanmıştır. Alaçatı Belediyesi 7.2 MW lık üretim projesinde %4 ortak olmuştur.

 

7.                  TEKNOPARK KURMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR

 

Ülkemiz insanlarının kuvvetli olduğu noktaları, zayıflıkları, ne gibi fırsatları değerlendirebileceği ve dikkatli gitmediği takdirde ne gibi durumlarla karşılaşabileceğini kısaca değerlendirmekte fayda vardır.

 

Kuvvetli olan noktalar: Türk halkı girişimcilikte korkusuzdur, gençtir. Hükümetle iyi diyalogları olan liderleri yöneticileri vardır. Yeni de sayılsa  üniversitesi ve yüksek okulları vardır. Ülkemizde yenilik düşünebilecek, destekleyebilecek kadar yeterince maddi imkan birikmiştir.


Zayıf olan noktalar: Teknoloji ile beraber yaşama tecrübesi yoktur. Yaşam biçimi ve ortamları bilgi dünyasının insanı üniversiteliyi mobilize edebilecek teknoparkları kuruluş safhasındadır. İhracattaki hızlı başarının beraberinde getirdiği tedbirsizlikler diyebileceğimiz Ar-Ge yapmamak, katma değeri arttırma gayretlerinin dağınıklığı, yüksek teknolojiyi kullanmaktaki tecrübe eksikliği yaygındır. Sinerji yaratabilecek beyinsel kritik kütle yaratabilmek için daha fazla sistemli gayret ve yönlendirme tecrübesinin eksikliği.

Fırsatlar: Ucuz sayılabilecek işçilik, fedakar çalışanları, dinamik iş adamları dünyanın her yerine gidip, görüp yenilik getiren girişimcileri, yeteri kadar finansal gücü ve kopyecilikteki maharet. Değerlendirmeler iyi koordine edilirse bazı yörelerimizin tümü, bir teknopark gibi çalışabilir.

Tehlikeler: Bugünkü başarı işleri gevşetebilir, varlıklar iş yerine faydasız harcamalara, israfa dönüşebilir. Modern bir yaşam tarzı ile israf kavramı biribirine karışabilir. Bilgi toplumuna gidişi temin edecek üniversiteliyi bir kenara iterek iş adamları kendi başına sadece kopyalamak ve devletten yardım istemede israrlı olarak zengin olunabileceğini düşünme cesaretini kendinde görebilir.

 

8.         SONUÇ

 

Üniversitelerin içinde veya yanında 300-500 hektarlık alanlar teknopark için ayrılmalı. Bu alan için plan yapılmalı ve yeşillik değilse  hemen ağaçlandırma başlamalı. Bir teknoparkın ham maddesini - yani teknolojik girişimciyi - yetiştirecek inkübatör kurulması öne alınmalı her üniversitede 1,000 metre karelik bir alanda inkübatör binası başlatmalıdır. Binanın içi boş olmalı ihtiyaca göre bölmelerle 50 şer metre karelik modüller halinde büyüyebilecek şekilde girişimcilere kiralanabilmeli, girişimci bu mekanın üstünde veya yanında yaşamalı, 24 saat işinde olabilmelidir. Binanın elektrik tesisatı, suyu ısıtma, soğutma sistemi modern, bilim toplumunun gereklerine uygun gelişme düşünülerek planlanmalı, yaz boz olmamalı. Bu çalışmaları yapabilecek bilgi birikimi Türkiye’de oluştu. İnkübatör yönetimi, inkübatöre seçilecek girişimciyi bulmak, yönlendirmek, eğitmek burada bahsettiğim gibi en zor iştir. Yapılacak ilk iş girişimci ile inkübatör yönetimi bağlayıcı bir anlaşma yapmalı ki ileride kontrol inkübatör yönetiminin istemediği bir yöne doğru gitmesin. Ayrıca para verecek sponsorlarla da ayrı bir anlaşma yapılmalı ki projeyi orta yerde bırakıp çekilmesinler. Bu iki anlaşmanın yapılmamış olduğu bir uygulamada geçmişte bazı problemler yaşadık.  Buna paralel girişimciye sağlanan yaşam ve araştırma geliştirme masrafları sonunda meydana gelen ürünün pazara sunulmasındaki finansman da bu yazımda bahsettiğim gibi yapılırsa başarı hem girişimci ve hem de onu kıskanmayan ve maddi olarak tatmin olan risk (venture) sermayesi sahibini de memnun edecek ve yeni başarılara numune olacak yolu açacaktır.

 

Türkiye Teknoparkların ve Teknokentlerin kurulması için yarını bekleyemez. Yarın çok geç olabilir. Yarını beklerken başkalarının peşine takılmak zorunda kalabiliriz. Bu yüzden beklemeye tahammülümüz yok. Çocuklarımız için beklemeye tahammülümüz yok. Ülke için tahammülümüz yok. Ayrıca teknokent için ayrılacak uygun mekanlar, arsa rantiyesinin eline düşmeden, yılda iki ay kullanılan yazlık konutlara dönüşmeden, veya kıyıdan köşeden gece kondulara dönüşmeden teknoloji bölgeleri - serbest bölge statüsüne benzer bir şekilde koruma altına alınmalıdır.

 

Türkiye’de kurulacak her teknopark ve inkübatör, büyüklük şartı aranmaksızın teşvik edilmelidir. Küçükler  de zamanla tecrübe kazandıkça büyüyecektir.

 

TÜBİTAK, DPT, Hazine, Kosgeb, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (Bilim ve Teknoloji Bakanlığı), gibi hem bilgi ve  teknoloji ve hem de diğer devlet kurumlarının denetim gayesi ile teknoloji bölgesinin içinde oturan temsilcilerinin onayı ile içinde üniversite, yerel yönetim, vakıf ve şahısların da bulunabileceği özel yönetime arazi bedelsiz veya değerinin %5 gibi bir rakamdan ve bedeli ise gelir oldukça tahsil edilmek şartı ile devir edilmeli, devlet arsa satışından kar elde etme yerine uzun vadeli kalkınmayı hedeflemeli. Sivil ve askeri off-set’lerin kullanılması özellikle bu işlere tahsis edilmelidir. Çünkü off-set’lerin mal alımında kullanılması ile çocuğa balık vermeyi benzetebiliriz. Halbuki  balık tutmayı veya yetiştirmeyi  öğretmek diye benzetebileceğimiz teknoloji üretme - teknopark kurma işinde bu imkanları kullanmak daha kutsaldır.

 


Orman, maden, çevre ve sit ile balık yetiştirme gibi alanları ve sahilleri tek yönde kullanıma mecbur edip kıstlayan kuruluşlar bu bölgede söz sahibi olmamalı ve onların kanunları bu bölgelerin dışında kalmalıdır. Çünkü bu bölgeler tarifi icabı çevrecidir, baca gazı ve atık suyu yoktur, yapılaşma seyrektir, yeşilliğe açık alanlara önem verilir, bütün bu kuruluşlara bilgi üreten ve bu kuruluşların ötesinde kavram geliştiren bölgelerdir.

 

Türkiye geleceğini bilgi toplumunda ve teknokentlerde aramak zorundadır. Bugünden böylesi uygun  bu 3 kuruluş yeri yarını beklemeden özel kanunla çalışmaya sokulmalıdır ki zamanla teknokent olabilsinler. Birçok Batı ülkesinde başlayan bu hareket yanında Japonya, Malezya, Taiwan, İndonezya gibi ülkelerde de gündemi belirleyen Teknokentler, Türkiye’nin gündeminde yarına bırakılamaz.

 

*Başşehir Sendromu

      Başşehirde  yaşayanların birbirleri ile olan iletişimlerinde tabii olarak bazı bilgi kısa devresi veya sızmasi olmaktadır. Gizli bilgilere sahip politikacilar ve çalışanların bu bilgileri dişarıdakilerle paylaşmaya başlaması ile sendrom başlar. Bu tuhaf simbiyotik sistem kanuna karşı olsa veya olmasa da bunu kendi çıkarlarına kullananlara bir şekilde menfaat ve maddi çıkar sağlayabilir hale gelebilmektedir.

 

Sistem engeller yaratarak kendi kendini beslemeye başlamıştır. Elde edilen menfaatler yaratılan engeller ile doğru orantılıdır. Kronik olarak büyüyen bu kontrolsuz sistem sonunda karar mekanizmalarının mantığını ele geçirir.

 

Çözümler  yerine yetki, engeller yaratmaya yönlenmiştir. Müsaadeler bahşederek yapay olarak yaratılmış engellere lafta çözümler bulunmaktadır. Danıştay ve Yargıtay icazet israfları, uzun toplantılarda sarf edilen büyük gayretler ve zaman gözler önündedir. Şimdi artık meşhur Frankenştayn - Şeytan Ağacı - yaratılmış ve yolun solundan çok hızla yok edici sonuna doğru koşmaktadır.

 

Tokyo, Washington, Londra, Paris bu sendromu az çok paylaşırlar. Ancak bu bahsedilen olayların olabilirliğini

kabul ederek, bunlara karşı şeffaf bir yol izlemekle önlem alınabilir. Bu haksızlığa tek kalıcı çözüm hükümetlerin merkeziyetçilikten uzaklaşmasıdır.

 

Ergün Özakat - 14 Eylül, 2000    Temiz Enerji ve Ege Teknoloji Vakıfları Kurucu Üyesi,

                                                    İzmir Teknopark A.Ş. İTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi

                                                    Uluslararası Alaçatı Çevre Teknoloji Parkı Kurucu Üyesi

      Mobil Tlf: 0533 259 5160  http://egetek.unimedya.net.tr

      Fax:+(90)(232)716 6091

      E-mail:    ozakate@unimedya.net.tr

Referanslar:

 “Scientific American”  Sept 1994, AFortune A 7 March 1994, 27 June, 1994, 29 May, 1995, 13 November, 1995

  “Business Week” 9 October 1995, December1, 1997, August 18, 1997, March9, 1998,

  “Venture Capital  Sourcebook” by A.David Silver, Probus Publishing Company 1925 N. Clybourn Avenue, Chicago, IL 60614

  Fax: 001 312 868 6250

  “Technopoles of the World” byManuel Castells and Peter Hall published by Routledge 11 New Fetter Lane, London EC4P 4EE

   Prof. Hüsnü Erkan Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 3cü baskı 1997    D.E.Üniversitesi Ev-Tlf: 0232 248 0404

 “Earth in the Balance” Vice Preasident Al Gore PLUME published by the Penguin Group375 Hudson Street,New York, NY10014

“Savunma Sanayi ve Tedarik” Tübitak Ocak 1998  - ARekabet Stratejileri ve En İyi Uygulamalar Türk Elektronik Sanayi “Tüsiad”


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


YÜKSEK TEKNOLOJİ  KORİDORU HUDUTLARI VE PLANLANAN RÜZGAR GELİRİ

 

Yüksek Teknoloji Koridoru öneri alanı, Çeşme- Alaçatı- Urla arasında Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ne komşu alanlar üzerinde dir.  Batısında Çeşme ve Alaçatı Belediye sınırları içinde kalan yerleşim alanı eşik kabul edilmiştir. Sözkonusu alanda Alaçatı Havaalanı, havaalanının kuzeyinde Alaçatı Barajı ve koruma alanı, teknopark alanı ve üniversite alanları bulunmaktadır. Kuzeyde Izmir Çeşme arasındaki Eski yol ile doğuda Yağcılar dağının doğusundan geçerek güneyde Sığacık Körfezinde Demircili Limanı’na bağlanan aksiyel bir sınır ile sınırlanmaktadır.

 

Alana, Çeşme otoyolu ile Izmir Narlıdere çıkışından  yaklaşık 40 km., veya Alaçatı Havaalanından 5 km. uzaklıktaki bir ayırım ile gidilebilmektedir. Alaçatı teknopark alanının kuzeyinde, teknoloji koridorunun batısında bulunan Üniversite alanı ve Gülbahçe Körfezinin batısında bulunan Yüksek Teknoloji Enstitüsü, bu alanın bu kullanımlara uygunluğu için önemli birer etken olmuştur. Yerseçim kriterleri arasında ilk sıralarda yer alan bir üniversite ile komşuluk, bilimsel araştırmaların akademik yönden desteği açısından önemlidir.

 

Güneyde denizden cephe alan Yüksek Teknoloji Koridoru alanı, Alaçatı ilçesinin doğusunda bir tampon bölge oluşturmaktadır. Kuzeyde de eski yolla sınırlanan bu bölge, ilçenin gelişimini doğuda sınırlayan bir eşik konumunda olacaktır. Düşük yoğunlukta, her türlü kirleticiliği minimize edilmiş, bölgesel düzeyde ekonomik gelişim ve kalkınma sağlayacak bu koridor, simgeselliği ile bölge ve tüm ülke için önemli bir kullanım olacaktır.

 

İlçenin doğusunda tarımsal değeri düşük toprak oranının fazla olduğu ve orman alanları ile kaplı alanlar üzerinde yapılması planlanan teknoloji koridoru, aynı zamanda Çeşme ve Urla ile yarımada üzerinde yerel ve bölgesel sorunları uygulamalı araştırmalarla ve bilimsel değeri olan bölgesel olanaklarla çözmeyi amaçlamaktadır. Bilimsel araştırmaları ve teknolojik üretimi birleştiren teknopark ve teknoloji koridoru sayesinde, sorunların çözümü için gerekli araştırma ve geliştirmeler yarımadada yapılacak, uydu teknolojileri ile başlayan yüksek teknolojik üretim hızlanacak ve bilgi teknoloji yoğunluğuyla yeni,  çevreye uyumlu başkaca yüksek teknolojik üretim birimleri kurulacak ve gelişecektir. Böylece ileri teknolojiye sahip yatırım alanları ile eğitilmiş, vasıflı işgücü istihdamı da artacak, bölge çevresine de hizmet veren bu alan işgücü, bilim adamları,  iş adamları ve yatırımcıları bu bölgeye çekecektir. Gelecekte ülkemize yönelik teknoloji veya enerji eksikliğinin getirebileceği muhtemel tehlikeler bu bölgeden tesirsiz hale getirilecektir.

 

Yüksek Teknoloji Koridoru olarak ilan edilmesi teklif edilen alan, aynı zamanda Urla-Çeşme arasında bir tampon bölge oluşturması bakımından ve yarımadanın düzensiz ve plansız istilaya (invasion) uğramasını önlemesi bakımından önemlidir. Yüksek Teknoloji Koridoru alanı, kuzeyde Alaçatı-Izmir arasında halen kullanılmakta olan ve bu koridoru beslemesi bakımından önem taşıyan  “Eski Yol” olarak adlandırılan yol ile sınırlanmaktadır. Izmir - Çeşme otoyolu ile eski yol arasında kalan alan, Yüksek Teknoloji Koridorunun ihtiyaç duyduğu bağlantıları sağlayabilmek için servis alacağı tek yolun Eski Yol olması, Yüksek Teknoloji koridoruna eşik oluşturması ve bölgesel düzeyde bir tampon niteliği taşıması bakımından önemlidir.

 

Alanın toplam büyüklüğü yaklaşık olarak 19,800 ha=dır. Bunun yaklaşık 4,000 ha’ı Izmir-Çeşme otoyolu ile Eski Yol arasında kalmaktadır. Bütün bölge SİT alanı içindedir. Buna göre alanın yaklaşık 15,800 ha’ı Izmir Çeşme otoyolunun güneyinde kalan alandır. Bu  alanlarda mülkiyet %98 den fazla devletin olup tapu ve kadastro henüz geçmemiş alan çoğunlukta olduğundan koruma önem kazanmaktadır. Alaçatı ve Urla Belediye hudutları içinde kalan iki uç bölgenin arası ormana aittir ve arazinin çoğu dağlıktır. Arazi genellikle kalkerli olup topraktan iyi verim alınmamaktadır. Bölgede yüksek teknoloji ile su üretme dışında rüzgar değirmenlerinin altını setlerle yerel tarıma uygun geliştirmekle toprağın daha fazla su tutabilmesi hazırlıkları Alaçatı’dan başlatılmıştır. Izmir Alaçatı 154 kV hat bölgeden geçmektedir. Ayrıca Alaçatı - Urla arası 34,5 kV bağlantı da bölgenin içinden geçmektedir. Bölgede rüzgardan elektrik üreterek bölgenin finansman ihtiyacının karşılanabilmesi için çalışmalar başlatılmış ülkenin ilk rüzgardan elektrik üretme çiftliği 3 adet 500 kW lık değirmen Ôubat 1998 de devreye girmiştir. 12 adet 600 kWlık değirmenler de Kasım 1998 tarihinde devreye girmiştir. Teknoloji Koridoru alanı yönetimi gerçekleştiği zaman bu alan ve 30 km. komşu dağlık rüzgara açık yerleri de içine alan bir yayılmada 5 yıllık bir süre içinde 300 MW kurulu güce, 10 yıllık bir sürede ise 1,000 MW lık bir güce ulaşmak ve dolayısı ile yıllık 6,5 sent/kWsaat hesabı üzerinden 195 milyon dolar/yıl elektrik gelirine ulaşması hesap edilmiştir. Bölgenin rüzgar potansiyeli eski değirmenlerden esinlenerek uzun yıllar bu bölgede ölçümlerin yapılması neticesi meydana çıkmıştır. Bölge yönetimi rüzgar geliri ile bölgeyi hızla teknolojik olarak kalkındırıken bölgeye gelir bırakmayacak rüzgar kuruluşu müracaatlarına müsaade edilmemelidir.

 

Ergün Özakat - Kurulması planlanan Bölge yönetimi müteşebbiş heyet adına

 

Tlf:  + 90 533 259 5160                                        Eski Belediye Binası, Alaçatı

Fax: + (90) 232.716 6091                                                                       35950 - Izmir - Turkey

E-mail: ozakate@unimedya.net.tr                                                      http://egetek.unimedya.net.tr

http://www.iyte.edu.tr/egetek

 


 


GELECEĞİ     YARATMAK   I

 

Ev yapmak istediğiniz zaman önce bir çeşit düş kurarsınız, sonra bunun gerçekleşmesine doğru çalışmaya başlarsınız. Bu yazımda, özellikle teknoloji üretmek ve pazarlamak ile ilgili bir düşünceyi aktarmak istedim. Kıymetli Gözlem gazetesinin yaratmış olduğu bu olanak, uzun yıllarda oluşan düşünce spektrumunu veya paradigmasını bu sütünlarda dile getirmeme yardımcı olmaktadır.

 

Aşağıdaki tablo “Teknoloji Bölgeleri Geliştirme Kanunu” acil olarak çıkıp hızlı bir çalışmaya yöneldiğimiz takdirde bir nesil sonra Araştırma - Geliştirme ( Ar - Ge ) olarak nerelerde olacağımızı kaba bir tahminle göstermek için hazırlanmıştır.

 

 

 

Bir nesil sonra   ( 25 yıl )

 

 

 

1996 yılı

 

 

2000 yılı

 

 

2023 yılı

 

Geleceğe ait Türkiye Ar - Ge harcamaları US $.

 

600 milyon $

 

1.4 milyar $

 

5 milyar $

 

Veri 1: (Ar - Ge) / GSMH = % olarak

 

0.5

 

1.5

 

2.0

 

Veri 2:           GSMH yıllık artışı sabit

 

% 3

 

% 3

 

% 3

 

Aşağıdaki tablo ise gidecek yolda hiç zaman israf edecek vaktimizin olmadığı gibi daha fazla birşeyler yapmamız lazım geldiğini göstermek bakımından küçük bir örnek olsun diye verilmiştir. Sosyal yönden Israil bize daha çok benzediği için Finlandiya yerine bu ülke misal olarak alındı.

 

 

 

 

 

 

Nüfus

 

 

 

Nüfus oranı

 

Bugünkü yaklaşık Ar - Ge

masraf rakamları

toplamı

yıllık olarak

 

Bir nesil sonra Israil’in bugünkü Ar - Ge seviyesine ulaşabilmek için Türkiye’de 2023 yılında olması lazım gelen Ar -Ge

 

Yukarıdaki tablodan bir nesil sonraki durum

 

Bütçe planlamasındaki

 Ar - Ge giderinin  hemen asgari ne kadar arttırılması lazım geldiğini göstermek için rasyo

 

Türkiye

 

60 milyon

 

12

 

0.6 milyar $

 

12*2.0 = 24 milyar $

 

5 milyar $

 

24 / 5 = 4.80

 

Israil

 

5 milyon

 

1

 

2.0 milyar  $

 

-

 

-

 

-

 

Ar - Ge den maksat hem kendi ihtiyacımız olan ve hem de ihraç edilebilen Yüksek Teknoloji ürünü yaratmaktır. Bu sebeble Teknoloji bölgeleri, Teknoparklar gibi Ar - Ge den imalata geçişi hızlandıran özel yerlere ve organizasyonlara ihtiyaç olduğundan ileri ülkelerde bu yönde adeta patlama diyebileceğimiz  olaylar gelişmektedir. Japonya 130,000 hektara yayılmış 26 adet Teknopolis kuruyor. Bir kısmı faaliyete geçti gerisi 2,000 yılına kadar bitirilecek. Güney Fransa bir uçtan öbür uca Teknoloji Bölgesi oldu. Bunlardan  bölgesel kalkınma yönünden en meşhuru Cote dAzur da 10,000 hektara yayılmış Sophie Antipolis Teknoparkıdır.

 

Yüksek Teknoloji Kanun Taslağının bir an evvel Yüce Meclisimizde onaylanıp yürürlüğe girmesini bekliyoruz. Bu sayede yüksek teknoloji ürünü içeren sanayi mamulu ihracında 40 ülke arasında 31 inci olan sıramızı bir nesil içinde ilk 15 - 20 lere tırmandırabileceğiz. Bilim adamlarının,  olanakları olmayan okumuş ve/veya buluş sahibi kimselerin de toplumun onlardan beklediği meyveyi verebilecek Teknopark düzeni içinde daha verimli şekilde çalışmaları gerçekleşecektir.

 

Ergün Özakat,

Tlf: 0533 259 5160                      9 Ağustos, 1996


                      

 

 

GELECEĞİ     YARATMAK   II

 

Gelecek için ülkemiz öncelikli 5 stratejik çalışma başlığı belirlemiştir. Bunlar Bilişim (mikroelektronik, telekominikasyon, bilgisayar), İleri teknoloji malzemeleri,  Bioteknoloji, Nüklear teknoloji, Uzay teknolojisidir. Bu yönlerde hep başkalarından satın almak doğru olmadığından kendimiz  Araştırma ve Geliştirme ( Ar - Ge) yaparak ve üreterek yaşamayı öğrenmemiz lazımdır.

 

Ar - Ge  den  maksat  hem  kendi  ihtiyacımız  olan  ve  hem  de ihraç edilebilen Yüksek Teknoloji Ürünü yaratmaktır. Bu sebeble Teknoloji bülgeleri, Teknoparklar gibi Ar - Ge den imalata geçişi hızlandıran özel yerlere organizasyonlara ihtiyaç olduğundan ileri ülkelerde bu yönde adeta patlama diyebileceğimiz  olaylar gelişmektedir. Japonya 130,000 hektara yayılmış 26 adet Teknopolis kuruyor. Bir kısmı faaliyete geçti gerisi 2,000 yılına kadar bitirilecek. Güney Fransa bir uçtan öbür uca Teknoloji Bölgesi oldu. Bunlardan en meşhuru Cote d’Azur da 10,000 hektara yayılmış Sophie Antipolis Teknoparkıdır.

 

 

 

Bir nesil sonra   ( 25 yıl )

 

 

 

1996 yılı

 

 

2000 yılı

 

 

2023 yılı

 

Türkiyenin geleceğe ait  Ar - Ge harcama tahminleri US $.

Yıllık sabit % 3 GSMH artışı.

Bugün % yarım olan (Ar - Ge) / GSMH oranı =

2000 yılında %1.5,   2023 yılında %2.0 öngörölmüştür.

 

 

600 milyon $

 

 

1.4 milyar $

 

 

5 milyar $

 

Yukarıdaki tabloda gösterilen değerlere ulaşabilmek için yapacağımız işler var. Özellikle üretilen bilginin sistemli bir ortam içinde kısa zamanda paraya dönüşmesi, hiç maddi imkanı olmayan fakat girişime hevesli, okumuş kimseleri iş sahibi yapmak, bu çalışma için gereken ortam, araç ve gereçlerin nelerden oluştuğu gibi konular bütün dünyaca yakından takip edilmektedir. Mutluluk içinde yaygın bir biçimde refaha ulaşmanın yolu budur. Sadece kurulu işlerde dolgun bir maaşla yaşamak veya yaşatmak ile yetinmek, tüm insanlığın gecikmiş problemlerinin çözümünde gereken aceleciliği göstermek için yeterli değildir. Yenilikleri ardı ardına yaratmak gayesi ile kurulan bu ortamlar için uğraşı verenleri yalnız bırakmamak, onlara toplumca arka çıkmak lazımdır.

 

Teknopark kavramını biraz daha aydınlatmak maksadı ile  mesela, içinde 7,000 kadar yüksek teknoloji ürünü (High - Tech) üretimi yapan şirket barındıran, 105,000 hektar, 70 km uzunlukta bir alana yayılmış, içinde ve çok yakınında bilimsel, temiz ve güzel yaşamın her yönü bulunan, yılda 40 milyar dolar yenilik üreten bir çeşit girişim zenginliği ve başarı fabrikası diye adlandırabileceğimiz San Fransisco yakınındaki “Silicon Valley” benzeri bir silicon vadisi Türkiyede yaratılabilir mi?  Bu soruya cevap arayışları içinde namzet bölgeler arasında uluslararası çekiciliğe sahip tek bölgenin Çeşme yarımadası olduğu gerçeği geçmiş yıllarda belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Urla - Çeşme arasındaki bölge böyle bir düşünce için çok küçük görülebilir. Zamanla belki bütün Çeşme yarımadası bu şekilde düşünülmelidir.

 

*             Yüksek Teknolojik mamul deyimi ile,  devletten destek almadan Japonya, Almanya gibi ileri ülkelere ihraç edilebilen, toz, duman, gaz, pis su çıkarmayan çevreye uyumlu üretim sonucu, bilimsel bir tarif olmasa da çabuk mukayeseleme bakımından gramı yaklaşık 1 $ dan fazla eden mamuller, genetik çalışma ürünleri ile software ve  know-how öngürülmüştür.  Otomobil genelde gramı bir kaç sent ettiği için bu tarife girmez. Fakat otomotivde bazı parçalar bu tarife girer. GSM telefonun gramı 5 $ cıvarındadır. Urla=da imal edilecek uydunun gramı 300 $ cıvarındadır. Sadece pentium benzeri chip imal eden bir binadan yapılan üretim satışının yıllık cirosu 1.5 milyar $ cıvarında olabilmektedir. Kısaca yüksek teknoloji ürünü dendiği zaman çevreci, yükte hafif  pahada ağır üretimler kastedilmektedir.

 


Kurulmakta olan Ege Teknoloji ve Başarı Vakfı önderliğinde çalışmalar yürüttüğümüz ve fizibilite hazırlıkları üzerinde uğraştığımız Urla - Çeşme arası Yüksek Teknoloji Enstitüsünden başlayan Yüksek Teknoloji Koridorunda uzay teknolojileri içinde Uydu üretimi dahil, Mikroelektronik, Telekominikasyon, Bilgisayar ile 1leri Teknoloji Malzemeleri, Bio-Teknoloji ve Çevreci olan diğer bütün branşlarda Ar - Ge ve çevreye saygılı üretim sayesinde büyük zıplamalar yapabileceğiz.

 

Genelde seyrek yapılaşma öngören bu tip bölgeler, çalışanlarının %50 si bilim ve teknik kökenli diğer yarısı hukuk, mali, idari danışmanlar ordusu ile komple yaşam için gerekli her meslekten olanların bir arada yaşaması ile oluşur. Direk 15,000 toplam 50,000 nüfus ile yarımadanın bu bölgesi büyük zenginlik ve bilgi üretirken bir yandan da çevreyi yeşil ve temiz tutacak çok ileri  uluslararası bir yaşam seviyesi içinde yöreyi aktif bir şekilde geliştirerek korumayı hedeflemiştir.

 

Türkiyenin her tarafına yüksek teknoloji bölgesi kurmak, beyin gücünde kritik kütle yaratmak ve sinerjik bir şekilde çalıştırmak bugünkü seviyemiz ile olanak dışıdır. 1zmir Teknopolis çalışmaları içinde Urla - Çeşme Yüksek Teknoloji Koridoru çevreci teknolojiler yönünden uluslararası olma yönünde başarı şansı en yüksek ve tek sayılabilecek olandır. 

1zmir Metropol alanı içinde 12 milyonu bulan insanları ile, otomobil mesafesi 2 saatlik bir pergel yarıçapı,  zengin bir nüfusa sahiptir (25 yıl sonra 20 milyon). Bu nüfusun büyük bir kısmı yaz aylarını Teknoloji Bölgesinin bir ucu olan Çeşme’de geçirir. Genelde Türk toplumunun yatırım eğilimi arsa, bina ve lüks üretime doğrudur. Başka yatırım alanlarışünebilen bu kimseler ile, Urla Çeşme arası Yüksek Teknoloji Koridoru’nda çalışan ve yaşayan okumuş, bilgili, teknoloji üreten ve yatırımcı arayan pilot proje sahipleri arasında ideal bir yakınlaşma ortamı yaratılmış olacaktır. Böylelikle bir yandan Çeşme yarımadası fayda üretirken yeşil, tozu dumanı olmayan temiz bir şekilde korunabilecek, diğer taraftan da yarımada, aşırı nüfusun getirebileceği çirkinleştirici ve ağır mali zorluklardan kurtulmuş olarak Türkiye’nin uluslararası bir gurur odağı olarak yeşerecektir.

 

 

Bir nesil  sonraki   tahminler

( 25 yıl )

Izmir Teknopolis alanı Vilayet hudutlarını kapsar, bugün 4 milyon cıvarındadır.

Izmir Metropolis alanı  ise otomobil ile 2 saattir.  Bugün 12 milyondur.

 

Urla - Çeşme arası Yüksek Teknoloji Koridoru  Bülgesi için üngürülen de–erler.

2023 yılında Teknopolis nüfus 8 milyon, Metropolis nüfus  20 milyon cıvarında beklenmektedir.

 

Yüksek Teknoloji Ar-Ge masrafları.

Türkiye toplam rakamı 5 milyar $.

 

2 milyar $

Izmir Metropol Alanı - 20 milyon nüfus

 

Yüksek Teknoloji satışı rekabet dolayısı ile sadece

Ar - Ge mıktarının 2 misli olarak alınmıştır.

 

4 milyar $

Izmir Teknopolis üretim + know - how satışı

 

Buluş, ister bilim ve sistematik araştırma neticesi ister tesadüfi olsun, ticari değeri olabilecek bir mamulun üretilip pazara sunulabilecek yakın bir yere gelmesiyle, bir deyişle 12 ye beş kalaya kadar yaklaşılmış ise, o zaman takip edilen bazı yollar vardır. Teknoloji koridoru, teknopol, teknopolis veya daha küçüğü teknopark  içinde bulunan bir binadaki inkübatür denen odalarda faaliyet gösteren, bir düşünce veya buluşun etrafında şirketleşmiş kimseler bu koruyucu ve yönlendirici özel ortamda kontrol altına alınır. Burada para, techizat, mali, idari, hukuki, teknik konularda know-how, inkübatürden mesul olan yönetim tarafından, devletten, yerli yabancı bilgi odaklarından da destek alınarak araştırmacıya temin edilir. Bu süre 1 yıl veya daha fazla olabilir fakat muhakkak sınırlıdır. Üretilen prototip muhakkak görücülere gösterilir ortak veya ortaklar aranır. Başarılı proje inkübatür dışında bir yerde uygulamaya geçer. Kullanılan oda boşalır yerine yeni bir proje alınır işlem tekrarlanır, böylelikle bilim adamları ve imkanı tam olmayan bilgi sahibi kimseler özel bir beceri isteyen teknoloji yönetimi kontrolunda desteklenmiş olur.

 


Büyük organizasyona sahip kuruluşların yönetiminde yaşanan kaçınılmaz israfların çok küçük birer parçasının bile, teknolojiye uygun ortam geliştirme işlerine yönlendirilmesi halinde, maddi kazancın ötesinde bir çok yeni iş alanı yaratarak ne gibi harikalar yaratılabileceği bilincinin oluşturulması, sergilediğimiz bugünkü umursamazlığı azaltarak toplumsal ahlakın yükselmesinde yardımcı olacaktır

 

Yüksek teknoloji üretim teknoparklarda, bilim (science) parklarında, veya daha geniş alana yayılmış teknoloji koridoru, teknopol veya teknopolislerde gerçekleşir , en büyükleri teknoloji bölgesi olmaktadır örneğin San Jose Silikon Vadisi.  Buluş, prototip üretimi ve piyasaya girmek işleri ile başlayan bu teknolojik oluşumun  paraya çevrilmesinin evrimleri vardır.

 

Amerika’da uzun yıllardır başarı ile yürütülen ve Avrupada bu yıl başladığını memnuniyetle öğrendiğimiz “venture capital” (girişim veya risk sermayesi) uygulaması sayesinde yüksek teknoloji (High - Tech) yeni bir şirketin hisseleri, başarılı hallerde, 3-5 yıl gibi kısa bir sürede ikinci borsada 10 ile 100 bazı özel hallerde 1000 (bin) misli bir değere ulaşır. Projeyi destekleyen kuruluş veya şahıslar bu hisseleri genellikle başkalarına satarak bu işten, yatırımdan karlı çıkarlar ve dünyada başka hiçbir işte ulaşılamayan bir kar elde ederler. Arsa, bina veya lüks mamullerin alım satımında kısa sürede böyle bir kar yapılması olanak dışıdır.

 

Tüm insanlığa hizmet etmekte olan bu modern model veya gizemli senaryo, ülkemizin, üzellikle bulunduğumuz yörenin  koordineli çalıştığımız takdirde,  20 -30 yıllık bir zaman birimi içinde ulaşabileceği yerini düşlemekle kalmayıp bir vizyon halinde bu yönde yapılması lazım gelen işleri de kapsamaktadır. Fizibilite çalışmalarında bu model daha da derinlemesine ayrıntılara kadar inerek detaylı olarak hazırlanacaktır.

 

Bölgenin bir başka özelliği de bozulmamış oluşu dolayısı ile insan ömrüne artı etkisidir. Genetik çalışmalar sonucu elde edilen yeniliklerden ve daha iyi bilinçlenme sonucu olarak insan ömrünün gelecek 25 yıl içinde 120 yıl veya ötesine doğru çıkacağını öngörülmektedir. Bunun tabii sonucu olarak da insanların uzun yıllar okuması gündeme gelecektir. Bugünkü okul sisteminin değişmesi beklenmektedir. Bildiğimiz anlamdaki diploma yerini sertifikalar zincirine bırakacaktır. Okuma sertifikalar alarak ömür boyu devam edecek bir şekle girecek, şu kadar sertifika aldığın zaman şu seviyede ehliyet sahibi olabilirsin, şu mesleği yapabilirsin denen bir dünyaya doğru gidilecektir.

Aşağıdaki tablo eğitim ve insan ömrü ile ilgili bazışünceleri hayal maksadı ile hazırlanmıştır.

 

 

 

Bir nesil sonra

 

Ileri

Toplumlar

 

Türkiye geneli

 

Urla - Çeşme arasındaki çok temiz Yüksek Teknoloji Koridoru Bölgesinde  ortalama bilgi seviyesi çok yüksek olacağı için hayatı da uzatacaktır.

 

Insan ömrü ( 25 yıl sonra )

 

120 yıl

 

100 yıl

 

130 yıl

 

Ömür boyu eğitime geçiş başarı % si

 

% 75

 

% 50

 

% 100

 

Her geçen gün ev ofisleri gittikçe çoğalırken insanlar işlerini evinden yönetecekler, gitme gelmelerden doğan zaman, sinerji, para, yakıt israfları azalacaktır. Bugün genellikle yaşam biçimi şeklinde tarif edilen çalışma, yaşama, eğlence, spor, sağlık, sanat, kültür ve diğer faaliyetler dağılmışlıktan kurtularak daha toplu, uyumlu hale gelecektir. Bu şekilde çağa uymak için bir an evvel onaylanmasını dilediğimiz Yüksek Teknoloji Bülgeleri ile ilgili kanun taslağı yüce meclisimizi beklemektedir.

 

Ergün Özakat,

Tlf: 0533 259 5160

 

9 Ağustos, 1996