ÇÖZÜM İÇİN VİZYON ARAYIŞI

 

DAHA DOĞRU EĞİTİM,  ÖĞRENİM,  Ar-Ge

İÇİN NELER YAPMALIYIZ

 

Nüfusumuzun 70 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bunun %60 ından fazlası, yani 40 milyon cıvarı, çok genç yaştadır. Nüfusumuzun 20 milyonu 20 yaşın altındadır. Bu durum bize ekonomide çok dinamik olma zorunluluğunu getirmektedir. Ayrıca insan ömrünün önümüzdeki bir nesil içinde gerçekleşecek genetik bulguların ticari hayata kazandırılması dolayısı ile 100 yaşın  çok üzerine kadar olabileceği görülmektedir. Bu gerçeği göz önüne alırsak toplumun 0-20 ile 60-100 yaşı arasının prodüktif olmaması halinin ekonomiye getireceği yükü düşünerek hareket etmek zorunluluğu vardır. Eğitim,  öğrenim ve üretimin hiç kesintiye uğramadan devam edebileceği paradigma içinde uygun ortamların yaratılması kaçınılmazdır. Eğitim, öğrenim ve üretimin  ömür boyu sürebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi ile uzun yaşaması beklenen emeklilerin adeta bir seferberlik içinde bu yeni olguda yer almaları temin edilmelidir.  Yetişmiş insanların öğretmen olarak gecici kadrolara alınıp bir yandan öğretmen olmak için gerekli dersleri almaları bir yandan da ders verebilmeleri problemi çözümü geç kalmıştır. Orta eğitim tatilleri çok azaltılmalıdır.  330 güne yakın çalışma başlatılmalıdır. Zorunlu yaz kampları, meslek kursları, sertifika ile tecrübe kazandıracak şekilde düzenlenmeli, lisanı ve diplomaları ile gençler üniversiteye gitmeye mecbur kalmadan gerekirse iyi bir gelir kazanabilecek şekilde hayata atılabilmeli sürdürülebilir yüksek öğrenim, eğitim yolları kapatılmamalıdır.  Belirli mekan yerine oğrenim, eğitimin eve, heryere girebilmesi için gerekli hızlı iletişim alt yapısı bu yönde geliştirilmeli ve kuvvetli bir şekilde teşvik edilmelidir.  En iyi öğretmenleri paylaşarak öğrenmek herkezin ulaşabileceği sanal mesafelerde olmalıdır.  Sonunda bu yol daha verimli ve daha ucuza gelecektir.  Bugünkü eğitimin içeriğinin artık değişmesi lazımdır.

 

Ülkemizde öğrenci olanların durumu acıdır. Çağımıza ayak uydurma yönünden bir felaket arzetmektedir.  Toplumun büyükçe  bir kısmı dünyanın nereye gittiğini görmemektedir.  Öğrencilerin bir çoğunun idealizmi yitirmiş anlamsız  yetersiz ortamda yaşayarak,  faydasız korkulu düşüncelerle dolu bir yaşam biçimi içinde,  yaratıcı ve çözüm getirici insana doğru gitmesi beklenemez.

 

Ülkemizde yılda 2,500 adet teknik girişimciye her yıl devamlı artacak bir şekilde ihtiyacımız vardır. Bu rakam diğer bazı ülkelerle kıyaslanarak bulunmuştur. Aileler ağır öğrenim masrafları neticesi tükenmiş mali durumları dolayısı ile gençlerin girişimci olmalarını kaldıramıyor.  Okul sonu hemen maaşlı bir yerde çalışmalarını isteyerek toplumun en kıymetli unsuru olan girişimciliği baltalamaktadır. Üstüne üstlük üniversitelerde kıymetli gençler içinden teknik girişimci olabilecek egosu kuvvetli kimseleri inkübatüre alarak - bünyede tutarak -sinerji yaratacak kritik kütleyi oluşturma işi geri planda kalmakta buluşlar çok yavaşlamakta bilginin ticari değere dönüşümü yok olmaktadır. Bu ise akademik dünyaya verilen önemi azaltan bir çeşit akademik çözülmeye yol açmaktadır. 

 


Politik güç sahibi yöneticilerin, sanayici ve zenginlerimizin artık bu durumu görerek  daha güzel, daha yeni olumlu ortamları yaratmaları lazımdır.  Bu ortamları sadece hemen para kazanacak yerler olarak görmeyi bir tarafa bırakarak biraz  filantropi ile hareket etmeleri gereklidir.  Takdirle karşılanmakla olan bu tip davranışların adetlerinin çok az oluşu yapılanların yetersiz oluşu üzüntü vermektedir.  Daha fazla birşeyler yapma zamanı gelmiştir.

 

BİLİM TOPLUMUNUN ESASLARI VE DÜŞÜNCE TARZI

 

Teknolojik gelişmelerde ortaya çıkan önemli niteliksel değişiklikler özellikle küçük işletmelerin ekonomide paylarını büyük ölçüde arttırmıştır. Bunun neticesi olarak ekonomik politikalarda artık stratejik bazı değişiklikleri uygulama zamanı gelmiştir. Bu stratejinin esası ülkede mevcut  tüm bilimsel ve teknolojik birikimin ve yeni buluşların üretime yönlendirilerek  ticari bir değere ulaştırılıp ekonomiye kazandırılmasıdır. Eğer bu çalışmayı prodüktiv olarak gerçekleştirebilirsek 1923 de kazanılan zafere bir o kadar daha önemli ve büyük olan teknolojik ve ekonomik zaferi eklemiş olacağız. Bu çalışmalarla Türkiye’mizin rekabette 37 inci, yüksek teknoloji içeren sanayi ürünlerinde 40 ülke arasındaki 30 larda olan sırasını 15-20 lere tırmandırabileceğiz.

 

Artık sorun çözen bir toplum olabilmek için düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.  Görülüyor ki eski çağların düşünce biçimi; yani emirlerin bir üstten gelmesi, bu emirler sorunların çözülmesi yerine birikmesine bile yol açsa bunlara uyulmasının toplum tarafından körü körüne benimsenmesi, gittikçe artan nüfusun isteklerini bırakın bir yana, birikmekte olan sorunlara bile çözüm üretememektedir. Artık bilgi çağına uygun düşünme alışkanlıkları edinmemiz için gerekli olan kendi kendine düşünebilen insan olma gayretini göstermemiz lazımdır.

 

Sanayileşme sürecini tamamlamadan Türkiye’nin 21.YY Bilgi toplumuna geçiş stratejisinin ana hatlarını açıklayan Sayın Prof. Hüsnü Erkan raporuna göre bilim  bazlı düşünmede kişinin değer yargıları değil; olay ve olgunun nedensellik, mantık ilişkileri içinde ele alınması ön plandadır. Yine Prof. Erkan’a göre artık Türk aydınlarının ideoloji ve inanç satmaktan bilgi üretmeye, slogan üretmekten çözüm üretmeye yönelmesi ve kendi kendini bu yönde eğitmeye başlaması lazımdır.  Bir değişim, yenilenme ve gelecek projesi olarak düşünme tekniği bir yöntem olarak öğretilmelidir. İnsanda herşeyi değiştirmek yerine sadece, yöntem ve teknik olarak düşünme kalıbımız  yenilenmelidir.  Sayın Erkan şöyle devam etmektedir; tarım toplumunun ana üretim girdisi toprak, sanayi toplumunun ana girdisi sermaye ile temin edilen  makine ve techizat donanımı olup bilgi toplumunun ise temel üretim aracı bilgi olmaktadır. Bu güzel anlatımdan şu netice çıkarılmaktadır. Artık  zengin toplumlar arasına katılmak için bilgi, ana ham madde olmaktadır.

 

Bu sebeble Amerika’da yalnız Silikon Vadi’de hergün 63 yeni dolar milyoneri hayata kazandırılmaktadır. “Business Week 18 Ağustos 1997”.  Bilginin sinerjik ortamlarda, yani sinerjisi yüksek teknoloji bölgelerinde, teknoparklarda, girişimci inkübatürlerinde yeni bir yaşam biçimini benimseyerek hızlı üretimi, bu tip düşünceye sahip toplumlarda çok ileri zıplamalar yaptırmaktadır. Her ne kadar Silikon Vadi tecrübesini yakalamak kolay bir iş olmasa da her ülke ve hatta Amerika içinde bile her eyalet bu tecrübeyi bir ölçü birimi olarak almakta ve ona ne kadar yaklaşırlarsa o kadar başarılı sayılmaktadırlar.

 

Türkiye’in kıt para imkanları ve tecrübe eksikliği henüz hiç bir alanda yaratıcılığı hızlandıracak kritik kütleyi oluşturamamaktadır. Off-set fonlarının nakide çevrilerek Tübitak, Teknoparklar ve Üniversitelere özellikle devamlı gelir temin edecek yönlerde kullanılmaları şartıyla tahsisi gündemde bir numaralı önemli işler sırasına yükselmiş artık birşeyler yapılması acil durum arzetmektedir.  

 


Tübitak ve Milli Savunma, Ar-Ge’ye dönük çalışma ve araştırmaları hem parasal ve hem de diğer yönlerden sinerji yaratacak şekilde önce teknoloji bölgelerinde müşterek çalışmaya doğru teşvik etmeli sonraları bu çalışmaları  akıllı bir şekilde yayma metodlarını geliştirmelidir.  Böylelikle tecrübeli kimselerin yanında ve imkanı bol ortamlarda başlayan Ar-Ge esaslı ileri projeler zamanla Türkiye sathına yayılacaktır. Üniversitelerimizin sanayi ile sıkı işbirliği kurmak için uygun ortamları, teknoparkları en mühim işleri arasında görmesi lazımdır. Böylelikle, yukarıdan gelen emirlerle gelecekte hangi derslerin nasıl sunulabileceğini kendileri görebilecek ve karar verebileceklerdir.  Teknoloji üretkenliğinde bu ortamların  yaratılabilmesi amacı ile burada önerilen parasal rahatlığa kısmen de olsa ulaşmak gereklidir.

 

Yukarıdan emir ve talimat alarak bilgi toplumu olunamaz. Türk eğitimi maalesef, Eğitim Bakanlığı ile iyi münasebetli insanların dolaylı vasıtalarla para kazanmasına yönlenmiş bir çalışma düzeni oluşturduğu düşüncesini yorumlatan şüpheler yaratmaktadır.  Eğitimde dershane düzeni “La cosa nostra” görünümü vermektedir. Başşehirler bu gibi ortamların yeşermesine müsait olduğundan - Başşehir Sendromu - denen bu hastalıkla uğraşmak için mesela Japonlar Ar-Ge yönünden de merkezleşen bu gibi cazibe ilişkilerini azaltmak için,  ileride kısaca değineceğim,  bazı tedbirler almışlardır.

 

Mesela,  Japonya’nın yaptığı gibi Vali’lere bu yönlerde de sorumluluk getirilmelidir.  Valilere atanmadan evvel, dünyadaki bu gibi merkezleri gezip görme ve dönünce ne yapacaklarını anlatan rapor hazırlama ve uygulama görevi vermelidir.  Bu işi tam yapmak istiyorsak; valiler bu öğrenim gezi raporlarına göre tayin edilmelidirler.  Aksi halinde uzun süren çalışmalar atamalar dolayısı ile yavaşlayacaktır.  Çünkü teknoloji inovasyonu uzun süreli bir hayat tarzıdır.  Eğer bunu yapamıyorsak hiç olmazsa İzmir özellikle Çeşme yarımadası 1990 dan beri yapılmakta olan hazırlıkları göz önüne alarak  bir Teknopolis olarak seçilip geliştirilmeli ki hızla uluslararası teknoloji yeniliği yaratma yarışına katılabilsin. Bu konuda geniş anlatımlarımız www.egetek.org  sayfalarında bulunmaktadır.

 

Problem çözebilen medeni toplumlar arasına katılmak için yetki ve imkanları olanların bu olaylar dizisini  göz ardı etmeyecek bilinçle hareket etmeleri lazımdır.  Bir yandan yeni yetişen gençleri iş sahibi yapmak ve diğer taraftan olgunluk çağına gelmiş emeklilerin gençlere, hayatla ilgili birçok işi öğretmek için kullanılmaya başlatılması lazımdır. Kıymetli bir emekliler ordusu israf edilmektedir. Bugüne kadar  bilgi birikimli emekliler gençlere faydalı olamamakta,  yetişen dinamik gençliğin istekleri tatmin olmamakta,  hızla değişen ve büyüyen teknolojik dünyada, öğrenim eksikliği israfı şiddetle devam etmektedir. Sadece Hindistan’ı yakalamak için yıllık en aşağı 50,000-100,000  adet bilgisayar programcısına ihtiyaç olmasına rağmen Türkiye 4,000 cıvarında programcı üretmekle intihar yolunu seçmiş görünmektedir. Olayın acı tarafı bunu kabul edecek cesareti gösteren ve birşey yapmak için uğraşanların azınlıkta bulunmasıdır. Çünkü Başşehir  bunu görmemiştir öyleyse böyle bir problem yoktur paradigması,  bakış açısı artık değişmelidir. Fazla beyinin ülke dışına kaçması beyinlerin kanalizasyona atılmasından daha iyidir diyen 1970 lerin Hindistan’ı bunu başarmıştır.  Biz de başarabiliriz.

 

Organize sanayi bölgeleri modası geçmektedir. Sanayileşme sürecini tamamlamadan bilgi toplumuna geçişin yolu ise yaşam tarzı ile tariflenen ve yaşam biçimine çok bağlı olan silikon vadilerinden geçmektedir. Bu olayların akışına ivme kazandırmak için ülkemizde yeni bir bakanlık, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı adı altında kurulma düşüncesi desteklenmeli ve eldeki her parasal imkan off-set ler dahil seferber edilmelidir.

 


Geleceğin zorluklarını kişisel olarak göğüsleyebilecek tipte,  kendi başına düşünebilen fakat başkaları ile beraber  çalışabilen insanların yetişmesi kaçınılmazdır.  Üniversite yönetimleri öğrencilere daha çok çalışıp öğrenebilecek ortamlar yaratmalıdır. Yıl 8760 saattır.  Yollarda zaman israf etmeyen yılda 5500 saat (ortalama 15 saat/gün net)  çalışabilecek insan toplulukları yaratmak mecburiyeti vardır. Bizi ileriye zıplatabilecek ülkemizdeki üniversiteler ve öğrenciler bugün bunun üçte birine ulaşamamış durumdadır. Yaşam tarzı, gitme gelme zaman israfları çok kötü durumlara ulaşmıştır. Ev ve çalışma,  çoluk çocuk eğitimi,  ailenin medeni ihtiyaçları hiçbirisi bilgi toplumuna giden yolda ve seviyede değildir. Yaratıcı ortamın kurulabilmesi için bu gidişata artık dur diyecek ülkemizde uygun ortamları yaratma çalışmalarını organize eden bu çeşit çalışmaları alkışlamak lazımdır.

 

Dünyada olup bitenlere  ilave olarak fiziki hudutlar, yaygınlaşan telekominikasyon ağları ve hızları sayesinde ortadan kalkmakta, bu fiziki hudutlar sadece az gelişmişlerin daha gelişmiş ülkelere güç etmesini durdurmak  için canlı tutulmakta fakat turizmi teşvik etmektedir. Para bilgisayarlarla bir taraftan başka tarafa akıl almaz hızlarla gönderilebilir,  alış verişler bilgi sayarlarla evlerden yapılabilir hale gelmiştir. Telekominikasyon kanalları ile gelip giden para transferleri, sanal(virtual) bankacılığı doğurmakta, eski bankacılığın para kazanma usullerinde ise ciddi arayışları beraberinde sürüklemektedir.

 

Daha hızlı birşeyler yapmak için seferberlik halinde olmamızı gerektiren sebebler birikmektedir. Bu seferberlik için hala geç kalmadığımıza ve sivil seferberlik halinde olabileceğine inanıyorum.  

 

 

ÜLKEMİZDE HER YIL YARATILMASI  LAZIM GELEN YENİ GİRİŞİMCİ ADEDİ

 

Okullardan mezun olacak en iyi gençleri şirketlerimize alarak iyi bir iş yaptığımızı düşündüğümüz malumlarımızdır.  Meyveyi alırken dalı koparmaya benzeyen bu uygulama  yaratıcılığı hedef almış ülkelerde yerini yeni başka uygulamalarla paylaşmaktadır. Bir çok ülkede girişimci yetiştirmek için girişimcilerin yeşereceği özel durumlar, özel ortamlar yaratılmaktadır. Ülkelerin çeşitli yörelerindeki yerel yönetimler  yüksek eğitim görmüş kimselerin girişimci kabiliyetinde olanları için, varlıkları olsun veya olmasın, yüksek katkı getirebilecek bir biçimde üretici ve vergi ödeyici hale gelebilmeleri yönünde gayret göstermektedirler.

 

Toplumda ancak binde birkaç olabilen bu tip nadir ve az yetişen insanların yeşerip faydalı bir hale gelmesi ve yakın tanıdığı diğer bilgi sahibi yetişmiş insanları çevresinde toplayarak bir üretici sistem oluşturması kolay denebilecek bir iş değildir. Kendi haline bırakılırsa bu tip insanlar toplumda gerektiği yerlere gelememekte veya o yöreden ayrılıp başka diyarlarda yeşerme yollarını aramaktadırlar. Her iki sonuç başarılı olmak için samimi bir gayret içinde olan hem üniversite ve hem de yöresel yöneticilerin gözden uzak tutmaması lazım gelen hususlardır. Yukarıda bahsettiğim bu özel ortamların adı girişimci inkübatürüdür-kısaca inkübatürdür.

 

Mesela Amerika’da 550 adet inkübatür kuruluşu içinde çeşitli büyüklükte odalara yayılmış olan firma halinde her yıl 13,000 adet proje hayata hazırlanmaktadır. Bu projelerin mezun olup hayata atılabilmeleri için ortalama 2 yıldan bile daha az zaman kafi gelebilmektedir. Israil’de 30 adet inkübatürde 300 cıvarında proje yürümektedir. Bizde 8 adet kurulu inkübatürde toplam sadece 40 cıvarında proje yürümektedir. Kendi inkübatörüm tek projelidir. Bir kaç yıl önce Levent Marina’da başlayan bu fikir şimdi kesintisiz olarak yürüme safhasına ulaşmıştır. Amerika’da  1 müdür ve sekreter ile 25 kadar  projeyi takip mümkün olmakta, İsrail’de 8-10 proje bizde ise prodüktivite ve tecrübe eksikliği dolayısı ile ancak 3-5 proje takip edilebilmektedir.

 

Fikri olup para ve diğer imkanları olmayan bir kimsenin güzel bir üretim düşüncesi varsa ve inkübatöre seçilirse bu kimse bir kaç yıl gibi kısa bir sürede iş sahibi ve  üretici olarak iş hayatına atılabilmekte hem birçok kişiye yeni iş alanı açmakta ve hem de vergi ödeyen bir hale gelmektedir. Hatta iyi organize edilebilen inkübatörlerden mezun olan firmalar milyonlarca dolar ciroya ulaşabilmektedirler. Dünyada en kısa zamanda çok büyük zenginliklere ulaşan firmalar bu çeşit ortamlarda gelişmekte ve sonra yine uygun ortam olan teknoparklara geçmektedirler. Bazı hallerde büyüdükten sonra genellikle yanındaki veya yakınındaki  teknoloji bölgelerine yerleşmektedirler.

 


Buluş,  inkübatörlerde prototip haline gelirken veya buna eşdeğer olan bir bilgi üretilmeye başlandığı zaman Ar-Ge ve üretim gibi ön hazırlıklar sonrası finansman, yönetim, pazarlama  hazırlıkları tamamlanmış olur. Böylelikle tercihan yüksek teknolojik buluş kesintisiz bir başarıya ulaşır. Böyle bir ortamdan hayata atılan kimselerin firmaları kendi halinde büyüyen firmalardan daha başarılı olmaktadırlar. Bu ortamın yöneticisi yani inkübatör müdürü burada çalışaların bütün eksikliklerini görerek onları gidermek için gerekli her bilgiyi getirip uygulatmak için gayret göstermektedir. Bu iş tam bir full-time işidir. En iyi inkübatör yönetimi iş hayatı ve akademik dünyayı kısa zamanda problem çözmede mobilize edebilen kimselerden oluşur.

 

Batıda olduğu gibi birçok küçük iş kurulması için uğraşarak kalkınmamızı daha değerli bir seviyeye getirebiliriz. Büyük işlerin yeri ayrıdır. Finansman, pazarlama gibi unsurlarda küçük kuruluşlar daha zayıftır. Küçük kuruluşların bir bakıma daha yüksek teknolojiye yünlenmeleri bu güçle çatışmaya girmemek içindir. Büyük kuruluşlarımız dışarıdan aldıkları teknolojilerle ancak gramı birkaç bin lira olan otomobil üretirken inkübatürlerimizdeki firmalarımız gramı çok daha yüksek olan mamuller veya bilgisayar programı gibi gramla ülçülemeyen teknolojilere dünmektedirler. Bir gram cep telefonu 3-5 dolar, bir gram uydu 300-500 dolar bir gram genetik vaksinin fiyatı ise 10,000 dolar cıvarında olduğuna güre yükte hafif pahada ağır üretimle kalkınmak için üzel ortamların, teknoparkların, inkübatürlerin ünemi daha iyi gürülebilir. Üzerinde durulacak husus otomobil üretilmesin değil, sadece kıt devlet imkanlarının bu projeler yerine yüksek teknoloji ile uğraşan bir çok kuruluşa verilmesidir.

 

Teknoloji Geliştirmek için çok uğraşmak lazımdır. Buna rağmen yılmadan iyinin düşmanı en iyidir prensibinden hareketle hiç olmazsa küçük de olsa birer çalışma başlatarak elimizdeki bugünkü imkanları zorlayarak birer teknopark minyatürü düşünceyi yayabiliriz. Zamanla da daha iyilerini yapma cesaretimiz artacaktır. Bu alanda Ege Teknoloji Vakfı olarak lobi yapmaktayız, bu fikirleri ülke sathına yaymaya çalışmaktayız.

 

Bir bilim kuruluşunun yakınında olan öyle bir yönetim düşünelim ki bir çeşit anne kanatlarının altında koruma gibi çevredeki yavru şirketlere teknik, mali ve hukuki sorunların çözümünde yardımcı olsun. Ayrıca projeye devlet, yöresel kurum veya başka bir sponsor bularak destek olsun. Pazarlama, finansman ve büyüme problemlerinin çözümleri ile ilgili bilgi ve eğitim inkübatördeki proje sahiplerine  temin edilebilsin. Bu çalışmaya inkübatör, binasına  inkübatör binası veya teknoloji merkezi denmektedir.

 

Bu anlamda inkübatör yönetimi çok mühim ve nazik bir iştir. Egosu kuvvetli fakat analitik düşünceye sahip, yönlendirilebilen girişimciler arasından bir yıl içinde ortaya çıkabilecek  proje seçilir.  Üretilecek mamul bir probleme çözüm getirmelidir. Çözümün büyüklüğü projenin son değerini tayin edecektir. Yani mesela kötü bir hastalığa çözüm getiren bir ilaç gibi, proje sonucu mamul ne kadar istenen bir mamul olursa o kadar çok maddi değer kazanacaktır. Projelerin birbirleri ile sinerji yaratabilmesi tercih sebebleri arasındadır.

 

Bu yeni kuruluşlarda inkübatör yönetimi hisse sahipliği veya kuvvetli bir anlaşma  ile söz sahibidir. Anlaşma hem girişimciyi ve hem de destek veren tarafları birbirlerine proje bitimine ve sonra üretimden kar sağlanıp beklenen neticeye ulaşıncaya kadar sıkıca bağlamalıdır ki orta yerde kötü niyet başlamasın. Müdür sözü geçen bir başkandır. Müdür firmaların aylık mali durumları ile üç aylık ilerleme raporlarını hazırlar ve inkübatörün sahiplerine sunar. Firmalarda mamul üretime hazır duruma gelirken inkübatör müdürü bunun pazarlanması, lisanslanması veya üretilmesi çalişmalarını yürütür. Firma inkübatörden ayrılırken inkübatör yönetiminin ortaklıktan çıkma opsiyonu vardır yani hisselerini karlı bir şekilde satabilir. Bu kar ile gelen nakit yeni projelere inkübatörlük yapmak için kullanılır. Bazı hallerde inkübatör firmadan ömür boyu küçük bir gelir elde edebilecek şekilde pay alabilir. Eğer inkübatör iyi yönetilemez, eksikler en kısa zamanda giderilemezse bu firmaların başarılı bir şekilde hayata atılması pek kolay olmaz. Bu düşünce Türk toplumuna çok yabancı değildir. Çünkü 1200 yıllarında Ahilik, Cumhuriyet devrinde halkevleri buna  benzer  uygulamalar idi, gençler hayata bilgi ve iş sahibi olarak hazırlanırlardı.  Bu uygulamalar unutuldu gitti.

 


Yönetimin problem çözücü tipden olması, iş hayatını tanıması, Ankara ve yerel yöneticilerle kolay konuşabilmesi, ikna edebilmesi, pazarlama ve finans dünyası ile teması gibi kriterler başarı için yardım edicidir. Proje seçiminde teknik olabilirlik ile pazar şartı muhakkak aranmalıdır. Olmayacak bir buluş peşinde koşmak satılmayacak bir mamulu üretmek için sarfedilen imkanlar sonunda israf olabilir.

 

Türkiye’de en az 300 adet inkübatörde her yıl 5,000 adet proje takip edilmelidir.  Bir misal olarak dünyanın program açığı gittikçe artarak yılda asgari 100 milyar dolar cıvarına ulaşmıştır. Hindistan büyük bir gayretle, sokaktaki en basit eğitim görmüşleri bile toplayarak 6-12 aylık kurslarla 30 yılda 10 milyar dolar ihracata doğru hızla gitmektedir. Demek ki sadece bu alanda çok yapacak işlerimiz olmasına rağmen ilgililer bu problemin çözümü için fazlaca birşey yapmamaktadırlar. Veyahut eğitim ve üniversitelerle ilgili kişi ve kuruluşlar diğer problemlerle uğraşmaktan içinde bulunduğumuz tehlikeye karşı köklü bir çözüm üretememektedirler. Artık fazla düşünmeden geç kalmışlığı her yerde hisseden ve görenlere düşen bir vazifede yer almalıyız. Çünkü telekominikasyon patlamasının da meydana getirdiği hudutların ortadan kalkması ile düşman hedefi adeta ortadan kaybolmakta ve yeni düşman içimizdeki bir hayalet gibi hortlamış “istemezükler” resmi ile önümüzde belirmektedir. Yeni düşman işte bu zihniyettir.

 

1997 yılında Ar-Ge’ ye sarfettiğimiz GSMH üzerinden %0.6 lık rakam 5 yıl içinde %1.5 a artırılıyor. Kaybettiğimiz zaman  göz önüne alınır ve yetişmek istediğimiz ülkelere göre kıyaslama yapılırsa bu  rakamın hemen 5 misli kadar bugün derhal arttırılması lazım geldiği görülecektir. Kısaca Ar-Ge rakamının GSMH içindeki payının derhal %3 e çıkarılması ve birkaç yılda da %4 e tırmandırılması lazımdır. Aksi halde zaten %3-4 cıvarında AR-GE yatırımı yapanlar yanında fazla  ilerleme kaydetmek hayal olur hatta gerileriz bile. Türkiye’nin her yöresinde üniversitelerin içinde veya hemen yanında teknoparklar inkübatörler kurulmalıdır. Türkiye olarak biz hem daha çok ve daha verimli araştırma yapmak ve hem de buluşları ticarileştirme yolunda çok yenilik yapmak mecburiyetindeyiz.

Bu yazı www.egetek.org  alt sayfasındaki üniversite sanayi işbirliği yazısından alınmıştır.

 

 

 

2023 yılına kadar Ar-Ge Önerimiz

(Güncelleşmiş olanı ilgililerden ümit ediyoruz)

 

Bir nesil sonra Araştırma - Geliştirme ( Ar - Ge ) olarak nerelerde olacağımızı kaba bir tahminle göstermek için aşağıdaki tablo 9 Ağustos 1996 yılında hazırlanmış ve 2023 web sayfasında Üniversite-Sanayi işbirliği altındadır.

 

 

 

Bir nesil sonra   ( 25 yıl )

 

 

 

1996 yılı

 

 

2000 yılı

 

 

2023 yılı

 

Geleceğe ait Türkiye Ar - Ge harcamaları US $.

 

600 milyon $

 

1.4 milyar $

 

5 milyar $

 

Veri 1: (Ar - Ge) / GSMH = % olarak

 

0.5

 

1.5

 

2.0

 

Veri 2:           GSMH yıllık artışı sabit

 

% 3

 

% 3

 

% 3

 

Aşağıdaki tablo ise gidecek yolda hiç zaman israf edecek vaktimizin olmadığı gibi daha fazla birşeyler yapmamız lazım geldiğini göstermek bakımından küçük bir örnek olsun diye verilmiştir. Sosyal yönden Israil bize daha çok benzediği için Finlandiya yerine bu ülke misal olarak alındı.

 

 

 

 

 

 

Nüfus

 

 

 

Nüfus oranı

 

Bugünkü yaklaşık Ar - Ge

masraf rakamları

toplamı

yıllık olarak

 

Bir nesil sonra Israil’in bugünkü Ar - Ge seviyesine ulaşabilmek için artarak ulaşılması lazım gelen gider

2023 yılında yıllık

 

Yukarı tablodan

2023 yılında yıllık

 

Bütçe planlamasındaki

 Ar - Ge giderinin  hemen asgari ne kadar arttırılması lazım geldiğini göstermek için rasyo

 

Türkiye

 

60 milyon

 

12

 

0.6 milyar $

 

12*2.0 = 24 milyar $

 

5 milyar $

 

24 / 5 = 4.80

 

Israil

 

5 milyon

 

1

 

2.0 milyar  $

 

-

 

-

 

-

 

Bu kadar yüksek bir Ar-Ge ihtiyacının finansmanı off-set kullanımı ile başlatılabilecektir. Önerimiz budur. Mevcut 3.6 milyar dolar off-set 300 milyon dolar nakid ile değişebilir diyoruz. Her yüz milyon  dolar off-set den gelmesi organize edilecek nakid ile yapılan rüzgar elektriği projesi, önerilerimiz doğrultusunda 400 milyon dolarlık, belki daha fazla, rüzgar çiftlikleri yaratacaktır. Bu mıktar yılda 1,2 milyar kWsaat/yıl elektrik üretir. Enerji fiyatı şu şekilde hesaplandı. Geri ödeme süresi olan ilk  5 yıl 9 sent, sonraki yıllarda 5 sentten devamlı satılacağı varsayıldı. Ana para geri ödemesinin 5-6 yılda bittikten sonra bu üretim yılda en aşağı 60 milyon dolar devamlı gelir getirir. Şu anda rahatlıkla off-set ten 300 milyon dolar nakid, yani hesaplananın 3 katı kadar, 180-200 milyon dolar rüzgar elektriği yıllık geliri temin edebiliriz. Bu rakam zamanla artacak yeni off-set lerin ilavesi ile de gittikçe daha büyüyecektir. Başarılı uygulama sonucu bu rakam hızlanarak  artacaktır. Kısaca bugunkü Ar-Ge rakamı kısa sürede 2 misline çıkabilecektir.

 

Beklenen anlayış değişikliğini de buna ilave edersek 2023 yılında yıllık 24 milyar dolarlık Ar-Ge rakamına ulaşabiliriz diye düşünüyoruz. Mühim olan rakamların 3 aşağı 5 yukarı olması değil düşünceye inançtır. İnanç varsa bu rakamı arttırmak için birçok indirek yollar da bu yöne doğru çalışmaya başlar. Bu inancı görmek istiyoruz. DPT den daha büyük bir Ar-Ge vizyonu bekliyoruz. Topluma gurur duyacağı hedef vermek lazımdır. 2023 yılında GDP 18-20,000 dolar olacak demek yeterli değildir. Ülkemiz Ar-Ge si 2023 de 5 milyar dolarda kalır, önerdiğimiz 24 milyar dolara ulaşmazsa olmaz. Bizler vatandaş olarak ülkemizi 2023 yılında 1 inci sınıf ülkeler arasında görmek istiyoruz. Ancak Ar-Ge si kuvvetli ülkeler 1 ci sınıf olur. Çözümünü de burada öneriyoruz. Vakit kaybetmeden hemen işe başlayalım. İmkanımız var, yanlış kullanılmakta. Biz sadece bunu söylüyoruz.

 

Daha da kötüye gittiğini öğrendiğimiz Ar-Ge rakamları bizi üzmektedir. Bu çalışma 1996 yılında yapılmış idi. Para yaratmak için önerdiğimiz metod; off-set kullanımlarını, ruzgar enerjisini kullanmayı ve Ankara dışı kümeleşmeyi içermektedir. Milli Savunma ve diğer ilgilileri uyarmaktayız. Rotamız yanlış. Kayalara doğru gidiyoruz, kaptanın dümeni şimdiden çevirmesi lazım. Yoksa geç olacak.                  

 

Daha geniş malumat  www.egetek.org  sayfalarındadır.

 

Ergün Özakat

29 Kasım, 2001

0533 259 5160

ozakate@unimedya.net.tr 

 

 

 

 

 

 

 

 
Start Page News Projects Links About Feedback
Last updated November 29, 2001
© 1997, Egetek Foundation