Türkiye Enerji Sektöründe Karar Verme

Ve

Rüzgar Enerjisinin Entegrasyonu

 

Dr. Tanay Sıdkı Uyar

Kocaeli Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi

Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve

Teknolojileri Araştırma Birimi

Giriş

 

Tüm ülkelerde yurttaşların ve gelecek nesillerin çıkarlarını kollayan kamusal bir girişime ihtiyaç duyulmaktadır. Aralarında ABD ve Almanya’nın da bulunduğu ülkelerden hiçbiri, yerel ve merkezi hükümetlerin kamusal girişimlerini, kişilerin yada özel kuruluşların eline bırakmıyor.

 

Enerji sektörü her ülke ekonomisin temel sürücü gücüdür. Enerji üretim ve  kullanım teknolojilerine ilişkin alınacak yatırım kararları  ileriye dönük değiştirilemez etkiler yaratır.

 

Enerji sektörü; enerji kaynaklarını, enerji üretim ve çevrim teknolojilerini  ve ulaşım, konutlar, sanayi ve tarım için son kullanım teknolojilerini içerir.

 

Türkiye’de enerjinin maliyeti, yeterli ölçüde sağlanması ve çevreye etkileri üzerine her zaman şikayetler olmaktadır. Bu incelenmesi gereken sorunlar olduğunu gösteriyor. Bir sorun olduğunda, karar vericiler problemi doğru olarak tanımlamak  ve uygulanabilir çözümler bulmak  durumundadır. Her karar verici doğru ve taze bilgiye erişmeli, en gelişmiş  karar destek araçlarını kullanmalı ve toplumdaki bu konuda deneyimleri olan yurttaşların katılımı için çaba harcamalıdır. Yeni bir bilgi ulaştığında, daha ileri bir karar destek aracı ortaya çıktığında yada bu konuda daha deneyimi olan yeni insanlar belirdiğinde  yeni bir değerlendirme yapılmalıdır.

 

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB); elektrik sektöründeki geleceğe dönük  yatırımlarında hala Viyana Otomatik Sistem Planlaması (VASP - Vienna Automatic System Planning) modelini kullanmaktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının üye ülkelerin enerji bakanlıklarına ücretsiz olarak dağıttığı bu model  20. Yüzyılın son  çeyreğinde nükleer güç santrallarını aday teknoloji olarak tanıtmayı başarmıştır. VASP bir ülkenin gelecekteki enerji  sistemini planlamak için sadece geçmişin teknolojilerini dikkate almaktadır. Bunun sonucunda ETKB’ ın yatırım  çözümlerinde sadece nükleer, hidrolik, akaryakıt ve kömür santrallar seçenekleri  görülmektedir. Bu teknolojilerin kanıtlanmış sorunlarını aşmak için geliştirilen yeni teknolojiler, karar verme sürecinde varlıkları tanınmadığından, seçenekler  olarak  göz önüne alınmamaktadır. Bu yaklaşım, sanayileşmiş ülkelerde çok düşük pazar değeri olan, geçmişin kirli ve verimsiz teknolojilerinin  gelişmekte olan ülkelere taşınması için  uygun koşulları sağlamaktadır.

 

Ülkeler fosil yakıt, nükleer güç ve enerjinin savurgan kullanımının yarattığı sorunların farkına vardıkça daha verimli teknolojilere ve doğal çevrede enerji üretimine doğru yönelmeye zorlanmaktadır. Sonuç olarak diğer  teknolojiler, karar verme mekanizması geçmişin teknolojilerinin sorunlarının  farkında olmayan ülkelere,  taşınmaktadır. Maalesef, Türkiye de geleceğin enerji sistemini,  sadece geçmişin teknolojilerini değerlendiren, VASP modeli ile  planlayan ülkelerden biri olarak,   geçmişin enerji teknolojilerinin  sorunlarını Türkiye’nin gelecekteki enerji sistemine taşınmaktadır.

 

EİKT  Uluslararası Enerji Ajansı Enerji Teknolojileri Sistem Analiz  Programı araştırıcılarının  ortak çabası ile geliştirilen, geleceğin planlama dönemi içinde  kullanıma girecek  tüm enerji teknolojilerini dikkate alan,  ileri  karar destek araçları bulunmaktadır. Bu modeller,  geleceği geleceğin bilgileri ile planlama kapasitesi sağlayarak karar vericileri daha güçlü kılmaktadır.

 

Sanayileşmiş ülkeler, geçmişteki tecrübeleri sonucunda, enerjinin üretim ve kullanımında  etkinliğini  sağlamak  ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin  kullanımını desteklemek üzere önlemler almayı  öğrendiler.  Çevre Bakanlığı benzeri kamu kuruluşları tarafından konulan  kısıtlar altında,  küresel endişeler nedeniyle  ortaya çıkacak olan maliyetlerden kaçınmalarını mümkün kılmak üzere,  kirletici ve enerji etkin olmayan teknolojilerin ülkelerinde satılmasını  engelleyen  standartlar geliştirdiler. 

 

Karar verme sürecinde ülkemiz  enerji uzmanları ve ilgili Meslek Odaları temsilcilerinin katılımı ETKB tarafından  istenmemektedir. ETKB tarafından düzenlenen   Enerji  Şurasına deneyimli ve bilgili bireyler çağırılmadığından Türkiye’nin gelecekteki enerji politikasını,  enerji projelerinin YİD  ile finansmanı gerekçesiyle, ticari rüzgarlar biçimlendirmektedir.

 

Mevcut yatırımlarının gücünden dolayı nükleer ve fosil yakıt lobileri karar vericiler ile daha kolay iletişim  sağlayabilmektedir. Nükleer güç ve fosil yakıtlı güç santrallarının yerini alabilecek yeni teknolojilerin farkında olan  akademisyenler veya bilim adamları sessiz kalmaktadır.  Bu teknolojilerin problemlerinden haberdar olan nükleer enerji mühendisleri, çevre kirliliğinde uzmanlaşmış olan çevre mühendisleri,  nükleer  güç santrallarının  ve  fosil yakıtların yakılmasının  toplum sağlığını nasıl etkilediğini  hastalarında gören doktorlar  ve toplumsal  maliyet hakkında  bilgili olan ekonomistler, halka ve karar vericilere doğru ve taze bilgileri  sunmalıdır.

 

 

Türkiye’de Enerji Teknolojisi Seçiminde Baz Alınacak Temel Kriterler  Ne Olmalıdır?

 

·         Toplumsal  Maliyetler

Enerji yatırımlarında toplam proje maliyeti hesaplanırken  toplumsal  maliyetlerin göz önüne alınmıyor olması,  geçmişin sorunlu teknolojilerinin gelişmekte olan ülkelere taşınmasının temel nedenidir. Her teknoloji yatırımı için toplumsal maliyetler, doğal çevre ve insan sağlığına  yapılan tahribatının ekonomik değeri olarak,  toplam yatırım maliyetine eklenmelidir. Örneğin bir kömürlü termik santraldan elektrik üretmenin toplumsal maliyeti  ABD doları üzerinden 4 sent /kWh (0.04$)  mertebesindedir.

·         Beşikten mezara diğer maliyetler

Her enerji projesi için toplam maliyetler beşikten mezara tüm maliyetleri  kapsamalıdır. Örneğin, DECON  senaryosuna göre, ABD’de son zamanlarda kapatılan  Maine Yankee Nükleer Güç Santralının   sökülmesinin  maliyeti 2 Milyar Dolardır. Aynı santralın 1972 yılındaki yatırım maliyet 231 Milyon Dolardır. Karar vericiler  Türkiye’de kurmayı kararlaştıracakları  nükleer santralların nasıl söküleceğine ilişkin bir plana da sahip olmalıdırlar.

 

·         Ulusal Çıkarlar

Bir ülkenin karar vericileri, ulusal çıkarlara öncelik vererek  ülkelerinin gelecekteki enerji sistemini geleceğin bilgileri ile planlamak üzere, karar destek modelleri ile donatılmamışlarsa, enerji sektöründeki yatırımlar ticaret önerileri ve onların çıkarlarını temsil eden yabancı karar vericiler tarafından yönlendirilir. Bugün için Türkiye’ye önerilen   nükleer güç santralları kurulması ve  akaryakıt ile  doğal gaza bağımlılık  seçenekleridir. Bu seçeneklerle bile bir yatırım düşünüldüğünde Ruslarla birlikte yapılmakta olan Mavi Akım projesinden de görüleceği üzere Türk  Sanayiinin bu yatırımlarda yer alması pek mümkün olamamaktadır.

 

·         Uluslararası Anlaşmaların Kısıtları  ve Gerekleri

Türkiye fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak üzere Birleşmiş Milletler tarafından Cumhurbaşkanımızın katıldığı Rio  Zirvesinde imzaya açılan İklim Değişikliği Konvansiyonu  Çerçeve Anlaşmasını bu güne kadar imzalamamıştır. Türkiye’nin anlaşmaya taraf olmadığı için aktif olarak katılmadığı Rio, Kyoto, Buenos Aires ve Bonn toplantılarında oluşan  kararlar, halen fosil yakıtlara olan bağımlılığımız ile birleşince,  Türk ekonomisini olumsuz  etkileyecek  kısıt ve yaptırımlar  ortaya çıkabilecektir. Fosil yakıtların (kömür, akaryakıt ve doğal gaz) kullanımını içeren herhangi bir enerji  yatırımı  BM İklim Değişimi  Çerçeve Anlaşması  taslaklarını bugün için olmasa da gelecek yıllar için göz önünde bulundurmalıdır.

 

Türkiye yerel kirliliğe ve küresel iklim değişikliğine neden olan bu fosil yakıt teknolojileri ve ilgili altyapılara, örneğin petrol ve doğal gaz boru hatlarına, yatırım yapmayı kabul edecek düzeyde acelesi olduğunu düşünmektedir. Dünyanın tüm ülkeleri bu emisyonları azaltmaya çalışırken ve emisyon izinleri ticaretinin müzakereleri sürerken,  Türkiye sera gazlarının emisyonunu artıracak yatırımlarda bulunmaktadır. Bizim kuşağımız ve kesinlikle gelecekteki kuşaklar bu göz ardı edişin  bedelini ödeyeceklerdir.

 

 

Neden Nükleer Güç Santrallarına Yatırım Yapmamalıyız?

 

Nükleer santrallar,  fosil yakıt santralları gibi  gaz emisyonlarına  neden olmasalar da, kendilerine özgü  çevre riskleri oluşturmaktadır. İnsan ve mekanik arızaların birleşimi binlerce insanın ölümü, yüz binlerce insanın yaralanması, geniş arazilerin  radyoaktif kirlenmesi ve milyarlarca dolarlık  zararla sonuçlanabilmektedir. Güvenlik konularına ek olarak nükleer santrallar kullanılmış yakıt çubukları ve diğer  radyoaktif atıkları nedeniyle sorun olmaya  devam etmektedir.  Amerikan nükleer santralları 1995 yılına kadar yaklaşık  32,000   ton  yüksek- seviyeli radyoaktif atık üretmiştir. Radyoaktifliği binlerce yıl devam eden bu atıkların çevreden uzaklaştırılmasının bir yolunu bulmanın  zor olduğu kanıtlanmıştır.

 

Çevresel sorunların dışında, nükleer endüstriyi esas vuran ekonomisidir. 1998’de Amerika’daki nükleer santralların yaklaşık %40’ı kısa dönem pazar fiyatının üstünde  güç ürettiler. Washington Uluslararası Enerji Grubunun bir çalışması  Amerika ve Kanada’nın toplam nükleer kapasitesinin %37si rekabet yüzünden kapatılacağını öngörmektedir.

 

Kuruluşunun 26. yılında kapatılan Maine Yankee reaktörü, nükleer güç santrallarıyla  üretilen gücün ne kadar pahalı olduğuna bir örnektir. Bu santralın sökülmesinin  maliyeti çok yüksek olduğundan, bulunan çözüm  bu güç santralının kısımlarının veya tamamının nükleer santralların yeni müşterilerine satılmasıdır. Almanya tüm nükleer reaktörlerini kapatmaya karar vermiştir. Fakat önemli olan bu işlem için kaç yıl gerekeceğidir. Almanya teknik kapasitesi ve finansal kaynaklar ile bu atıklardan  20-25 yıldan önce kurtulamamaktadır. Bu aynı duruma başka ülkelerin düşmemesi için yeterli bir uyarıdır.

 

 

Dünyada Mevcut  Enerji Kullanımı

 

Modern enerji çağında temel değişimler, 1970li yıllarda OPEC ülkeleri endüstrileşmiş ülkelerin ekonomileri üzerindeki güçlerini kavradıklarında, ortaya çıktı.  Bunun sonucunda yakıt fiyatları bir gecede tavana vurdu ve sürekli ucuz, sürekli daha çok enerji arzı ani bir sona ulaşır göründü. Ama 1980li yılların ortalarında yeni arz şirketleri OPEC’ in pazar payını azaltınca  petrol fiyatları düştü ve OPEC ’in birliği parçalandı.

 

Modern enerji sahnesindeki bir diğer aktör nükleer enerjidir. 40 yıl önce varolmayan bir sanayi bugün üretiminin zirvesindedir.  Ama,aynı zamanda,  bu endüstri sönmektedir. Yeni siparişler 20 yıl önce son bulmuştur, ve  yaşlanan reaktörler ömürlerinin sonuna gelmiş, birer birer  kapatılmaktadır. 1970li yıllarda yüksek  fosil yakıt fiyatları ve uygun devlet politikaları sonucunda   yenilenebilir enerji kullanımı da artmıştır. Hidroelektrik güç en büyük  yenilenebilir enerjidir. Onu sanayide  ve konutlarda  ısı, buhar, ve güç üretmek için yakılan ve taşıtlarda kullanılmak üzere etanol yakıtına  dönüştürülen biyokütle enerjisi izlemektedir.

 

Nükleer ve yenilenebilir enerjilerin  katkılarına rağmen dünya  hala fosil enerji çağında bulunmaktadır. Fosil yakıtlar – kömür, petrol ve doğal gaz – birincil  enerji kaynaklarıdır. Elektrik üretiminde kömür egemendir, petrol taşıma yakıtları üzerinde neredeyse tekeldir, ve doğal gaz, gelişmekte olan ülkelerde biyokütle enerjisinin önemli katkısı ile, kışın ısıtma için kullanılan en yaygın yakıttır. Küresel bazda dünyanın birincil enerjisinin, biyokütle %13ünü sağlarken, %75ini  fosil yakıtlar sağlamaktadır.

 

Enerjinin Geleceği

 

Şimdiye kadar enerji kullanımı hakkındaki tüm kararlar  maliyet ve mevcudiyet üzerine dayandırılıyordu. Şimdi, fosil yakıtlardan kaynaklanan  karbon emisyonları küresel iklim değişimine neden olmaya başlayınca, çevresel endişeler giderek önem kazanmaya başlamaktadır. Dünya fosil yakıtlarından vazgeçmek durumundadır, fakat ülkelerin endüstri ve hükümetleri bu yönde gidişe karşı direnmektedir. Her ne kadar rüzgar enerjisi dünyadaki en hızlı büyüyen enerji kaynağı olsa da, hala çok ufak bir katkıda bulunmaktadır. Gelecek on yıl için planlanan  665,360 MW yeni güç kapasitesinin %60 ı  kömür, gaz ve petrolden sağlanacaktır.  Yeni kapasitenin yarısından çoğu Asya’daki enerji büyümesinden kaynaklanacaktır.  Doğal gaz giderek artan ölçüde elektrik üretmek üzere kullanılacaktır. Gaz türbinlerinin verimi son yıllarda artmış ve doğal gaz fiyatları düşmüştür. Ucuz olmaları ve kurulup işletilmeleri kolay olduğundan, elektrik şirketleri doğal gaz santrallarını kısa-dönemli güvenli bir seçenek olarak görmektedir. Gaz arzının “gaza koşuş” u desteklemek üzere yeterli olup olmayacağı ise ileride görülecektir.

 

Elektrik üretimi  için  kömür yakılması, üretilen birim enerji başına  en fazla miktarda, sera gazları  ve diğer zehirli emisyonları üretmektedir. Yeni ve daha katı  emisyon yönetmelikleri, doğal gaz ve yenilenebilir enerji gibi daha temiz seçeneklerin  elektrik üretiminde pazar paylarını artırmaları ile,  kömürün gelecekteki  kullanımını sınırlandırabilir.

 

Aynı zamanda füzyon gücüne sürekli bir ilgi ve araştırma çalışmaları bulunmaktadır.  Füzyon milyonlarca derecelik sıcaklıklar ürettiğinden, füzyon  gücünün geliştirilmesinde en  büyük zorluk reaksiyon ısısının  tutulmasıdır.

 

 

Konutlarda ve Ofislerde Enerjinin Tasarrufu

 

1973 yılında ilk petrol krizi enerji sorununu gündeme getirdiğinde  ısıtma, soğutma ve aydınlatma için eşdeğer hizmetin teminiyle  birlikte, konut ve ticari binaların daha az enerji kullanımını  sağlayacak tekniklerin bulunması üzerine arayışlara özel ilgi gösterilmiştir. Geliştirilen tasarımlar ve cihazlar sadece geliştirilmiş enerji etkinliği  açısından değil, aynı zamanda iyileştirilmiş  yangın güvenliği, düşük bakım maliyetleri, daha sessiz çalışma, daha dayanıklı malzemeler, daha hızlı pişirme süreleri ve duyguları rahatlatacak doğal aydınlatmanın daha yaygın kullanımı gibi diğer faydaların  sağlanmasında  da başarılı olmuştur.

 

Ne yazık ki, verimli teknolojilere  Türkiye’de fazla ilgi gösterilmemiştir. Türkiye’nin  sanayi, konut ve ulaşım sektörlerinde toplam enerji tüketiminin % 50 sinden az olmamak üzere önemli bir enerji tasarrufu potansiyeli bulunmaktadır.

 

Bununla beraber karar vericiler genelde daha çok enerji kullanmakla övünürler ve kişi başına daha çok enerji kullanmayı, verimliliği göz ardı ederek, endüstriyel kalkınmanın bir göstergesi olarak açıklarlar. 

Fosil Yakıtların Yakılması

 

Fosil yakıtların yakılması sağlığımıza zarar vermekte  ve gezegenimizi tahrip etmektedir.  Özellikle petrol ve kömür yakılması duman ve asit yağmuruna katkıda bulunmakta, ve ciğerlerimize yerleşen kurumlu ince parçacıkların  en büyük nedeni olmakta, ve on binlerce yurttaşlarımızın yaşam sürelerini kısaltmaktadır.  Fosil yakıt tüketimi aynı zamanda dünya iklimini bozan kirleticilerin  ana kaynağıdır.  Karbondioksit (CO2) kömür, petrol ve (daha az ölçüde) doğal gaz yanması sonucu kaçınılmaz olarak oluşan bir yan üründür. Sonuç olarak, bu gazın atmosfer içindeki konsantrasyonu endüstri devriminden bu yana %30 artmıştır ve bilim adamları  küresel  iklime insan etkisinin izlenebilir olduğu sonucuna varmışlardır. Karbondioksit ve diğer sera gazlarının süregelen birikimi enfeksiyon hastalıklarının giderek  yayılması , daha sık ve ciddi ısı dalgaları, fırtınalar, kuraklık, sel ve deniz seviyelerinin yükselmesi sonucu  kıyıların su baskınına  uğraması ,  ekonomik  ve sosyal yıkım riskleri oluşturan ekosistemlerin tahribi dahil olmak üzere pek çok olumsuz etkileri ile insan sağlığını ve varlığını tehdit etmektedir.

 

Dünyanın her yerindeki hükümetler halen  (CO2) ve diğer sera gazlarının emisyonlarına bağlayıcı limitler koymak amacıyla  müzakereler yapmaktadır. Atmosferdeki (CO2) gazları fazlalığının kaldırılmasında doğal süreçler çok yavaş ilerleyeceğinden, kapsamlı, zamanında, ve sürekli bir emisyon azaltma  taahhüdü  gerekmektedir.

 

Diğer tüm enerjiler arasından yenilenebilir enerji en ümit verici  yolu göstermektedir. Hükümetlerin  mütevazı araştırma  destekleri  ve birçok kendini adamış girişimcinin katkısıyla güneş, biyokütle, rüzgar ve jeotermal enerji kaynakları son 20 yılda daha ucuz ve daha güvenilir hale gelmiştir. 1980 ve 90lı yıllarda hepsi önemli iç pazarlar geliştirmişler ve 21. Yüzyılın başlamasıyla temiz ve yenilenebilir enerji her zamandan daha  önemli hale gelmiştir.

 

 

Açmaz

 

Dünya pazarını kontrol eden ileri derecede sanayileşmiş ülkeler, yurttaşların baskı ve talepleri ile iklim değişikliği  ve kirliliğe neden olan sera gazları ve diğer emisyonları azaltacak  programlar  geliştirmektedirler. Bu çaba içine kalkınmakta olan ülkeleri de katmaya çalışmaktadırlar.  Kendilerine özel bahaneler ile ileri sanayileşmiş ülkeler bir an önce bu konudaki önemli adımları atmazlarken, bu ileri sanayileşmiş ülkelerin ayak izlerinden yürümek isteyen sanayileşmeye aç, gelişmekte olan ülkeler bu  tür önlemlere direnmektedirler. Kalkınmakta olan ülkeler küresel kirlenmeye katkılarının  sanayileşmiş veya ileri sanayileşmiş ülkelere göre çok az olduğunu iddia  etmekte ve herhangi bir önemli önlem almak için kirlilikte veya refahta ileri sanayileşmiş ülkelerle eşitlenmeyi talep etmektedirler. Böylece bu eşitlenme gerçekleşene kadar kirletmeye devam etmeye hakları olduğunu düşünmektedirler. Açmaz ise kimin hangi ahlak kuralları altında ne kadar kirletmeye devam edebileceği veya kirlettiği için ne kadar yatırım yapması gerektiğidir.

 

 

Rüzgar Enerjisi - Kuşaklar Boyu Temiz Güç

 

Rüzgar enerjisi aslında yeni değildir – 2000 yıl önce su ve rüzgar değirmenleri dünyanın ilk endüstrilerine güç sağlamıştır. Günümüzde,  yeni teknoloji ve yeni malzemelerle, rüzgar türbinleri  bizlerin aydınlatma, ısıtma, soğutucular ve diğer ev aletleri  için gerek duyduğumuz en temiz elektriği üretmek  için  kullanılmaktadır. Rüzgar enerjisinin kanıtlanmış bir başarısı vardır ve kullanımı artmaktadır. Halen dünyada 20,000 ’in üzerinde türbin  elektrik üretmektedir. Bunların birçoğu, rüzgar çiftlikleri denen, belli bir kapasitede elektrik üreten rüzgar türbin grupları olarak  çalışmaktadır.

 

Avrupa’da Rüzgar Enerjisi

 

Geçtiğimiz altı yıl boyunca Avrupa’da kurulu rüzgar enerjisi kapasitesi yılda %40 oranında artmıştır. Bugün Avrupa’daki rüzgar enerjisi projeleri 5 milyon civarında insanın  yerel gereksinimlerini karşılayacak yeterlilikte elektrik üretmektedir.

 

Avrupa’da Rüzgar Enerjisi

 

Ülke

Eylül 1999 sonu kurulu kapasite (MW)

2003 için öngörülen kapasite (MW)

Danimarka

1606

2645

Finlandiya

32

218

Fransa

22

621

Almanya

3817

6774

Yunanistan

79

265

İrlanda

73

344

İtalya

227

872

Hollanda

405

1179

Portekiz

60

221

İspanya

1180

5580

İsveç

197

896

İngiltere

350

1313

Diğer Ülkeler

91

905

Toplam

 8139

21833

 

 

Rüzgar enerjisi endüstrisi  Avrupa  için 2010 yılına kadar 40,000 MW rüzgar enerji kapasitesi kurmak üzere  bir hedef  koymuştur. Bu hedefe ulaşılmasıyla yaklaşık 50 milyon insana elektrik sağlanacaktır.  “2010 da 40,000 MW” kampanyası, Avrupa Komisyonu’nun “AB ‘deki Yenilenebilir  Enerji  Kaynakları için Beyaz Rapor” ‘u  tarafından da desteklenmektedir. Bu raporda  yapılan  değerlendirme  bu hedeflere erişilebileceğini göstermektedir.

 

 

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliğinin Hedefleri 

Yıl

Kurulu Kapasite

2000

8,000MW

2010

40,000 MW

2020

100,000 MW

 

 

20 türbinden oluşan tipik bir rüzgar çiftliği yaklaşık 1 km2 (100 hektar) lik alana kurulabilmektedir. Diğer güç istasyonlarına  nazaran rüzgar çiftliği, bulunduğu alanın sadece % 1’ini kullanır. Tarım alanlarında çiftçilik faaliyetleri türbinlerin hemen altında yapılabilmektedir.

 

Türbinler çalışma hyatlarının sonuna geldiklerinde kolayca sökülebilmekte  ve bulundukları alan eskiden kullanıldığı hale dönüştürülebilmektedir. Türbinlerin sökülmesinin maliyeti  genelde trbinlerin arta kalan parçaların parasal değeri ile karşılanabilmektedir.

 

 

Rüzgar Enerjisi- Ekonomik  Olduğunu Kanıtlamıştır

 

Rüzgardan  elektrik üretimi yeni  bir endüstridir. Avrupa’da 15 yıl önce hiç bir ticari rüzgar gücü  bulunmamaktaydı.  Rüzgar gücünün çevresel yararları gözönüne alınmadan bile bazı ülkelerde rüzgar enerjisi  daha şimdiden  fosil ve nükleer güç ile rekabet edebilmektedir. Geleneksel güç santrallarından elde edilen elektriğin maliyeti genelde çevresel etkilerini (asit yağmurları, petrol sızıntılarının temizlenmesi, iklim değişikliğinin etkileri ) tümüyle hesaba katmamaktadır.

 

Rüzgar enerjisi  üretimi  maliyetin  azalması  ve verimliliği artması şeklinde iyileşmeye devam etmektedir. Rüzgar enerjisinden elde edilen elektriğin maliyeti kWh başına 0.05-0.08 ECU olup  bu maliyetin  0.04 ECU ya kadar düşmesi beklenmektedir. Rüzgar enerjisi projelerinin tesis edilmesi   kolay olup bakımı da ucuzdur. Arazi sahibi çiftçilere ödenen kira bedelleri kırsal alanlarda  önemli bir ek gelir sağlamaktadır. Inşaat çalışmaları çoğu kez yöredeki işgücünü seferber eden yerel şirketlerce gerçekleştirimekte, ve bakım işleri için uzun dönemli iş olanakları yaratılmaktadır. Rüzgar enerjisi hızlı büyüyen, dünya çapında bir endüstridir. Dünya çapında yaklaşık 60 imalatçı bulunmaktadır ve bunun çoğu Avrupalıdır.

 

Avrupa Bankalarının en az 10 tanesi ve kamu hizmet şirketlerinin en az 20 tanesi rüzgar enerjisine yatırım yapmaktadır. Danimarkada  100,000 den fazla birey kişisel yatırımlarını  rüzgar enerjisine yapmaktadır.

 

Rüzgar endüstrisi aynı zamanda önemli bir işverendir. Danimarka Rüzgar Türbinleri  Imalatçıları  Birliği tarafından yapılan son bir çalışma Danimarka rüzgar endüstrisinin  8,500 Danimarkalıya iş sağladığını ve 4,000 kişiye de Danimarka dışında çalışma imkanı verdiğini göstermektedir. Danimarka Rüzgar Endüstrisi şu an  balıkçılık endüstrisinden daha fazla işçi çalıştırmaktadır. Avrupa’da rüzgar endüstrisinin yarattığı  toplam iş sayısının  20,000’i aştığı tahmin edilmektedir.

 

 

Elektrik Üretim Maliyetleri şu kalemlerden oluşmaktadır:

 

·         Yatırım  maliyeti - güç santrallarının inşaatı ve şebekeye bağlanması

·         Işletme maliyetleri - tesisin  işletilmesi, yakıtının  sağlanması ve bakımı

·         Finansmanı - yatırımcı  ve bankalara  geri ödeme maliyeti

 

Rüzgar türbinleri için yakıt maliyeti yoktur ve rüzgar bedavadır. Projenin maliyeti ödendikten sonra sadece işletme ve bakım maliyetleri söz konusudur. Yatırım  maliyeti toplam maliyetin %75 ila %90 ‘ını oluşturmaktadır.

 

Türbin maliyeti kW güç başına halen 600-900 ECU’dur. Projenin hazırlanması ve tesis etme maliyetleri kW başına  200-250 ECU daha eklemektedir. Bu rüzgar türbinlerinin toplam maliyetini kW kurulu kapasite başına 1,000 ECU’ya ulaştırmaktadır.

 

Rüzgar enerjisi geliştirmenin işletme maliyetleri üretilen kWh elektrik başına yaklaşık 0.01 - 0.02 ECU mertebesindedir. Bu maliyet arazi kirası, bakım ve sigorta primlerini kapsamaktadır.

 

 

Rüzgar Gücünün Küresel Durumu

 

Rüzgar gücü yenilenebilir enerji teknolojilerinin en ileri ve ticari olarak mevcut olanıdır. Tamamen doğal bir kaynak olarak kirliliğe neden olmayan ve tükenme olasılığı olmayan bir güç sağlamaktadır. Son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen enerji kaynağı olmuştur.

 

1998 sonuna gelindiğinde  dünya çapındaki hemen hemen 50 ülkede 10,000 MW dan fazla elektrik üreten rüzgar türbinleri çalışmaktadır. Son altı yılda rüzgar türbinlerinin satışlarındaki ortalama yıllık büyüme % 40 civarında gerçekleşmiştir.  Rüzgar enerjisi endüstrisi 600 kW büyüklüğünde  orta boy makinaların seri üretimini sürdürmekte ve  megawatt büyüklüğündeki  10 adet  tasarımın prototiplerini üretmiş bulunmaktadır. Mevcut kurulu kapasitedeki artış ( 500-600 kW tan 1.5 MW a 3 kat)  çarpıcıdır ve 1990 dan bu yana çok hızlı bir gelişme gerçekleşmiştir. Büyük ünitelerin ortaya çıkışı,  endüstrinin büyük deniz üstü uygulamalara hazırlandığından dolayı, zamanında gerçekleşmiştir.

 

Son yıllarda rüzgar enerjisinin en başarılı pazarları, özellikle Danimarka, Almanya ve Ispanya olmak üzere Av rupa ülkeleridir. Arasında  Hindistan, Çin ve Güney Amerika’nın da bulunduğu bazı gelişmekte ülkelerin yanısıra Amerika Birleşik Devletlerinde de  bu teknolojinin kullanımında bir sıçrama görülmektedir. Rüzgar enerjisi bir dizi farklı ekonomi ve coğrafi yapıda  başarılı olmaktadır.

Rüzgar enerjisi aynı zamanda en ucuz yenilenebilir enerji kaynaklarından biridir. Rüzgarlı yörelerde yeni geleneksel fosil yakıt ve nükleer üretimi ile daha şimdiden tümüyle rekabet edebilmektedir. Teknoloji iyileştikçe ve arazilerin kullanımı  en iyilendikçe  maliyetleri de azalmaya başlamaktadır.

 

Çevresel üstünlükleri tanındıkça, bir çok ülke hükümet destekli girişimler ile  rüzgar enerjisinin gelişimini desteklemeye başlamışlardır. Bu desteklerin hedefi  pazarın hareketlendirilmesi, maliyetlerin düşürülmesi, konvansiyonel yakıtların örneğin devlet subvansiyonları yoluyla sağladıkları hakça olmayan üstünlüklerinin etkisinin azaltılmasıdır.  Farklı ülkelerde bir dizi Pazar hareketlendirme mekanizmaları kullanılmıştır.

 

Araştırma ve  geliştirme girişimlerinin desteklenmesi ve elektrik şebekesine  rüzgar güç üreticileri için hakça erişim sağlanması  teknolojinin sürekli başarısı için  önemli unsurlardır.

 

 

Rüzgar Kaynakları ve Elektrik Talebi

 

Bir dizi bilimsel değerlendirme dünyadaki rüzgar kaynaklarının son derece büyük ve 6 kıtaya yayılmış olduğunu  göstermiştir. Bugün dünyadaki mevcut toplam   teknik olarak işe koşulabilir rüzgar kaynağı yılda 53,000 TeraWatt saattir ve bu dünyanın 1998 deki toplam elektrik tüketiminin yaklaşık 4 katıdır.

 

Dünyadaki rüzgar kaynakları hiç bir zaman elektrik üretimi için  rüzgar gücü kullanımını sınırlayan bir faktör olmayacaktır. 2020 yılına kadar dünya elektriğinin %10 unu rüzgar gücüyle sağlansa bile rüzgar potansiyelinin çoğu hala kullanılamamış olacaktır.

 

Avrupa yoğun bir rüzgar kaynağına sahip olduğu için şanşlıdır. Avrupa’da, gelecek yüzyılın ilk yıllarında gerçekleşmesi beklenen, deniz üstü alanların geliştirilmesi  elektrik talebinin karşılanmasında  ek potansiyel sağlayacaktır.  Teorik olarak  rüzgar enerjisi tüm Avrupa’nın elektrik ihtiyacını sağlayabilecektir.  Teknik kısıtlamalar nedeniyle rüzgar enerjisinin Avrupa’nın elektrik talebinin  %20 sini karşılamak üzere  kullanılması anlamlıdır. Pek çok Avrupa  ülkesindeki çalışmalar,  elektrik şebekesinin işleyiş ve yapısında  herhangi bir değişiklik yapmadan,  elektrik talebinin % 10-20 sinin rüzgar türbinleri ile karşılanabileceğini göstermiştir.  Avrupa’da  karada ve deniz üzerindeki kombine rüzgar potansiyeli  2020 yılı için öngörülen elektrik talebinin % 20 sinden fazlasını karşılamaya yetecektir.Özellikle deniz üstü projeler için  iyileştirilmiş teknoloji ve daha ucuza malolan temeller  bu yüzdeyi önemli ölçüde artırabilecektir.

 

Uluslararası Enerji Ajansı eski tas eski hamam senaryolarla dünyanın  2020 yılına kadar elektrik tüketimini iki misli artıracağını  öngörmektedir. Elektriğe olan gelecekteki talep artışı,  20 yılda dünyanın elektrik talebinin % 10 unu karşılamayı hedefleyen, rüzgar gücünün  yılda 2,500-3,000 TeraWatt saatlik elektrik enerjisi üretmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

 

 

%10 luk hedef

 

Bugünkü beklenti rüzgar gücünün  1998 ve 2003 yılları arasında yıllık %20 oranında büyümesi ve bu süre sonunda dünyadaki kurulu kapasitenin 33,400 MW’a erişmesidir.

 

%10 luk hedefe ulaşabilmek için 2004 ile 2010 arasında yıllık %30 luk bir yıllık büyüme  kaydedilerek toplam kurulu güç 181.000 MW ‘a ulaşmalıdır.

 

2010 yılından itibaren rüzgar gücünün  % 20 lik yıllık büyüme oranları gerçekleştiğinde,  2020 yılı  dünya elektrik enerji talebinin % 10.85 i  rüzgar enerjisinden sağlanabilecektir. 2040 yılında ise rüzgar gücü dünya elektriğinin %20 sini üretebilir  duruma gelecektir.

 

Rüzgar çiftliklerinin gelişimi Avrupa Birliğinin planlama gereksinimlerini beklemekte ve Avrupa rüzgar endüstrisi  “Rüzgar Türbinlerinin Sorumlu Gelişimi için En İyi Uygulamalar Rehberini” hazırlamıştır.

 

Rüzgar gücündeki büyüme dünya çapında gerçekleşecektir, fakat en hızlı gelişmenin  Avrupa, Kuzey Amerika ve Çinde olması bekleniyor.

 

Analiz için temel alınan parametreler:

·         1990 dan bugüne tarihsel  veriler ve bugün pazarda yeralan  dünyanın öncü şirketlerinde gelen bilgiler

·         dünyanın farklı bölgelerinde işe koşulabilir rüzgar potansiyeli ve elektrik tüketim seviyeleri ve bölgesel pazara giriş sınırlamalarının  tutucu öngörümleri

·         “İlerleme oranları” nın incelenmesi ve teknolojideki iyileştirmeler,  rüzgar  enerji endüstrisinin   bu hızlı oranlarda genişleme becerisine sahip olduğunu göstermektedir. Rüzgar türbinlerinin  güç çıktısı ve verimliliği sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu eğilimin sürmesi beklenmektedir.

 

 

Yatırım  ve  Maliyet  

 

Dünyanın elektriğinin % 10 unun rüzgar enerjisinden elde edilmesinin yıllık yatırım gereksinimleri 1999 da 3 milyar dolar olacak ve 2020 yılında 78 milyar dolara ulaşacaktır.  Bu değerler 1990lı yıllarda ortalama yıl başına 170-200 milyar dolar olan toplam küresel enerji yatırımlarının bir dilimidir. Tabii ki bu dilim rüzgar gücü elektrik sektörünün önemli bir kısmını oluşturduğunda göreceli olarak  artacaktır.

 

Rüzgar gücü ekonomisi ağırlığını koymaktadır. Rüzgar türbinlerinin inşaat ve işletme maliyetleri daha şimdiden önemli ölçüde azalmıştır. Danimarka’da rüzgar enerjisi maliyetleri  1981 ile 1995 yılları arasında  2/3 oranında düşmüştür. Rüzgar güçlü elektrik maliyetleri  bugünkü  4.7 sent /kWh değerinden daha da azalacak ve  2013 yılına kadar  (14 yıl sonra)  3 sent/kWh seviyesinin altına düşecektir. 2020 yılında  üretilen birim elektrik başına maliyetler  2.5 sente kadar gerileyecektir. Bu durum rüzgar enerjisini, büyük ölçekli hidrolik dahil olmak üzere,  günümüzün tüm  yeni üretim teknolojileri ile rekabet edebilir hale getirecektir.

 

Avrupa Birliğinde termik santralların elektrik üretim maliyetleri büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Nükleer ve kömür endüstrileri için  hükümet desteği, gerçek üretim maliyetlerinin  görünenden daha yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Rüzgar enerjisi fiyatıyla termik kaynaklardan elektrik  elde etmenin fiyatının  doğrudan karşılaştırılması, çoğu kez yenilenebilir elektrik üretim teknolojilerinin, merkezi santrallara göre, tüketicinin  talebini  daha yakın mesafeden  karşıladığı gerçeğini  göz ardı etmektedir. 

 

 

Rüzgar Enerjisini Geliştirmenin Kısa Dönemli Üstünlükleri  

 

Ortalama bir sahada  modern bir rüzgar türbini  üç dört ay içerisinde imalatında kullanılan miktarda enerjiyi üretebilmektedir.  Rüzgar çiftlikleri kolayca sökülebilmekte  ve arazi kolayca eski haline getirilebilmektedir. Rüzgar türbinlerinin geri kazanılabilirlik oranı artmakta ve böylece hurda makinelerden daha çok enerji kurtarılabilmektedir.

 

20 türbinden oluşan tipik bir rüzgar çiftliği yaklaşık 1km kare(100 hektar) alan kaplar ama bu alanın sadece %1 ini kullanmaktadır. Geri kalan alanlar çiftlik için yada doğal alan olarak kullanılabilmektedir. Bunun gibi bir proje 6,500 ila 10,000 arasında evin elektrik gereksinimini  karşılayabilmektedir.

 

Rüzgar türbinleri  karayolu trafiği, trenler, uçaklar yada inşaat faliyetleriyle karşılaştırıldığında rüzgar türbinleri çok düşük seviyede  gürültü üretirler. Rüzgar çiftliğinin hemen yakınındaki bir ev, bir şelaleye 50 -100 mt. Uzaklıktaki bir evden daha az gürültü duyar. Rüzgar çiftliklerine en yakın evlerin dışında  gürültü 50-100 metre Bu, tipik bir oturma odasının gürültülü atmosferinin hemen yandaki kütüphane yada dinlenme salonu gibi sessiz sakin bir yerden duyulması gibi bir sestir.

 

 

Rüzgar Enerjisinin Gelişimi Nasıl Desteklenebilir?

 

Rüzgar enerjisinin  desteklenmesinin farklı biçimleri mevcuttur. Bunların arasında ençok kullanılanlar

 

·         Ulusal ‘ARGE” programlarının genel kamu finansmanı

·         Rüzgar türbinlerinin tesisine doğrudan yatırım  sübvansiyonları

·         İngiliz NFFO ( Fosil Dışı Yakıt Zorunluluğu) benzeri ihale süreçleri (tenkitler bu Web sayfası "linkls" bak."Renewable Energy/Hydrogen" )

·         Kamu şebekesine verilen elektriğin karşılığında sabit bir fiyat ödenmesi

 

Avrupa da sabit fiyat  ödeme yöntemi  dinamik pazar geliştirilmesinde,  endüstrinin gelişerek iş kapasitesi yaratmasında  en başarılı yöntem olarak bulunmuştur.  Almanya ve Danimarka da da sabit bedel ödeme çok başarılı olmuştur.

 

 

Türkiye’de Acil Olarak Rüzgar Enerjisine Neden İhtiyaç Vardır?

 

Rüzgar güç sistemleri acilen yeni kapasiteye kurmaya gerek duyan gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri için birebirdir. Temel elektrik altyapısı  ve gücün taşınması için şebeke yatırımları gerektiren  büyük güç santralları ile karşılaştırıldığında, göreceli olarak daha ucuz ve hızlı bir şekilde devreye sokulabilirler.  Rüzgar enerjisi fosil yakıtların tarafından üretilmek durumunda olan gücün  miktarını azaltmak üzere  mevcut elektrik sistemlerine entegre edilebilir. Bu zehirli gazların emisyonunu durduracaktır.

 

 

Türkiye’deki Rüzgar Enerjisi Kaynakları

 

Türkiye’deki rüzgar enerjisi kaynakları teorik olarak  Türkiye’nin elektriğinin  tamamını karşılayabilecek yeterliliktedir.  Fakat rüzgar enerjisinin sisteme girişinin tutarlı bir biçiminde gerçekleşmesini kolaylaştırmak üzere gerekli altyapı tasarımlanmalıdır. EİKT Avrupa Ülkelerinde  Rüzgar Enerji Potansiyelinin bir özeti aşağıdaki  Tabloda verilmiştir. Tabloda da görüldüğü gibi  Türkiye Avrupa’da rüzgar enerjisi potansiyeli en ümit verici olan ülkedir.

 

Türkiye’nin teknik potansiyeli 83,000 MW dır. Bu, Türkiye’nin biran önce kullanması gereken  önemli  bir rüzgar enerjisi  potansiyeli olduğunu göstermektedir.

 

Türkiye’nin Anadolu ve Rumeli kısımlarına dengeli bir dağılımla seçilen 20 meteorolojik istasyon çevresinde Türkiye  Rüzgar Atlası çalışmaları  Dr. Tanay Sıdkı Uyar ve çalışma arkadaşları  tarafından 1989 yılında tamamlanmıştır.  Bu çalışma meteoroloji istasyonlarında toplanan verilerin  rüzgar enerjisinden yararlanmak amacıyla yapılacak çalışmalarda kullanılabilecek düzeyde  temsili olmadığını kanıtlamıştır.

 

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği TÜREB’ in kuruluşundan sonra  yatırımcılar, akademisyenler, imalatçılar ve diğerleri Türkiye’de rüzgar enerjisi gelişimini desteklemek üzere bir araya geldiler.

 

1996 yılında da ETKB’ nin Türkiye’de rüzgar enerjisi  kullanımına ilişkin politikası pek iyimser değildi. Resmi açıklamalar Türkiye’de rüzgar enerjisi gelişimine çok şans tanımıyorlardı.

 

Son üç yıldır, Türkiye  Rüzgar Enerjisi Birliği’nin çabaları ve  ETKB ile Elektrik İşleri Etüd İdaresinin  (EİEİ) TUREB  çalışmalarına katılımı sonrası Türkiye’deki rüzgar enerjisi potansiyeli kabul görmeye  başlamıştır.

 

Türkiye’de rüzgar enerjisinin gelişiminin önündeki sorunları belirlemek  üzere İberotel Sarıgerme Park Ortaca’ da Kocaeli Üniversitesi Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Teknolojileri Araştırma Birimi  tarafından 3 adet Uluslararası   Rüzgar Enerjisi Atölye Çalışması düzenlenmiştir. Bu  atölye çalışmalarına  katılanlar  daha sonra uzun süreli ortaklıklar kurmuş ve Türkiye’de rüzgar enerjisi kullanımı çalışmaları yaygınlaşmıştır.

 

Kocaeli Üniversitesi YEKAB birimi tarafından İstanbul’da koordinasyonu ve tasarımı yapılan   2 adet uluslararası enerji teknolojileri fuarı  kamuoyu ve karar vericilere modern rüzgar türbinlerinin gelişmişliğini göstermiştir.

 

Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Gelişiminin Mevcut Durumu

 

Bugüne kadar ETKB tarafından değerlendirilen 39 adet Rüzgar Çiftliği projesi bulunmaktadır.  Bu projelerin  toplam kapasitesi 1370 ila 1440 MW ’dır. Bu 39 projenin, 215 MW ’lık kapasiteye sahip 8 tanesinin yatırımcılarla yapılan görüşmeleri sonuçlandırılmıştır.

 

Türkiye’de Kurulma Hazırlıkları Sürdürülen Rüzgar Güç Santralları

 

Projenin Adı

Başvuran Firma

Yeri

Gücü

Çeşme Alaçatı Rüzgar Santralı

ARES A.Ş.

İzmir-Çeşme Alaçatı

7.2 MW

Kocadağ Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

İzmir-Çeşme Kocadağ

50.4 MW

Çanakkale Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

Çanakkale

30 MW

Bozcaada Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDING A.Ş.

Çanakkale Bozcaada

10.2 MW

Mazıdağı Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDING A.Ş.

İzmir-Çeşme Alaçatı

39 MW

İntepe Rüzgar Santralı

INTERWIND

Çanakkale-İntepe

30 MW

Datça Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDING A.Ş.

Datça-Muğla

28.8 MW

Datça Rüzgar Santralı

ATLANTIS TİCARET

Muğla-Datça

12.54 MW

Yalıkavak Rüzgar Santralı

ATLANTİS TİCARET

Muğla-Bodrum Yalıkavak

7.92 MW

Bandırma Rüzgar Santralı

ATLANTİS TİCARET

Balıkesir-Bandırma

15 MW

Çeşme Rüzgar Santralı

PROKON

İzmir-Çeşme

12 MW

Akhisar Rüzgar Santralı

AK-EN (SASAŞ İNŞAAT)

Manisa-Akhisar

12 MW

Akhisar Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDİNG A.Ş.

Manisa-Akhisar

30 MW

Beyoba Rüzgar Santralı

ATLANTİS TİCARET

Manisa-Akhisar (Beyoba)

7.92 MW

Karaburun Rüzgar Santralı

ATLANTİS TİCARET

İzmir-Karaburun

22.5 MW

Hacıömerli Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDİNG A.Ş.

İzmir-Hacıömerli

45 MW

Kocadağ Rüzgar Santralı

MAGE A.Ş.

İzmir-Çeşme (KOCADAĞ)

26.25 MW

Gökçeada Rüzgar Santralı

SİMELKO

Çanakkale-Gökçeada

5 MW

Yaylaköy Rüzgar Santralı

MAGE A.Ş.

İzmir-Karaburun

15 MW

Lapseki Rüzgar Santralı

ATLANTİS TİCARET

Çanakkale-Lapseki

15 MW

Şenköy Rüzgar Santralı

AKFIRAT A.Ş.

Hatay-Şenköy

12 MW

Belen Rüzgar Santralı

TEKNİK TİCARET

Belen-Hatay

20-30 MW

Kumkale Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDİNG A.Ş.

Çanakkale-Kumkale

12.6 MW

Mazıdağı-2 Rüzgar Santralı

DEMİRER HOLDİNG A.Ş.

İzmir-Çeşme

90 MW

Mazıdağı-3 Rüzgar Santralı

YAPISAN LTD.

İzmir-Çeşme

39.6 MW

Kapıdağ Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

Erdek-Balıkesir

20-35 MW

Karabiga Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

Karabiga-Çanakkale

15-50 MW

Yellice Belen Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

Yellice-Belen Karaburun

70-100 MW

Zeytinbağ Rüzgar Santralı

Deryalar LTD.

Bursa-Zeytinbağ

30-60 MW

ÇERES (Çeşme) Rüzgar Santralı

INTERWIND LTD.

Çeşme

18-25.5 MW

Taştepe Rüzgar Santralı

FORA A.Ş.

Taştepe-Bandırma

37.8 MW

Kocaali Rüzgar Santralı

DERİN LTD.

Tekirdağ-Şarköy

31.2 MW

Topdağ Rüzgar Santralı

DERİN LTD.

Sinop

33 MW

Paşalimanı Rüzgar Santralı

AS MAKİNSAN

Kapıdağ-Marmara

9 MW

Seyitali Rüzgar Santralı

DERİN LTD.

Aliağa

51 MW

Güzelyer Rüzgar Santralı

ENDA Enerji Üretim A.Ş.

Çeşme

50.4 MW

Yenişakran Rüzgar Santralı

YAPISAN İNŞAAT LTD.

Aliağa-Bahçedere

54 MW

Ekinli Rüzgar Santralı

DERYALAR LTD.

Karacabey-Bandırma

39.6 MW

 

 

 

ETKB’ nin 9 Eylül 1999 da açtığı YİD Modeli ile Rüzgar Güç Santralları Yaptırılması konusundaki resmi  ihale  gündemdeki toplam proje sayısını 55 e çıkartmıştır. Böylece Türkiye’de gerçekleşme aşamasına girmiş rüzgar güç santrallarının toplam kurulu gücü 1,700 MW ‘a ulaşmıştır. İhale sistemi eğer  Türkiye’de halihazırdaki rüzgar enerji gelişim potansiyelini sınırlamak için getirilmemiş ise  Türkiye’deki rüzgar enerjisinin sağlıklı gelişimine katkıda bulunabilecektir.

 

Rüzgardan üretilen elektriğe,  kirletici emisyonlar olmadan üretilecek elektriğin çevresel yararlarını yansıtan,  hakça bir bedel ödenmesi ve  iyi organize olmuş bir kurumsal alt yapı  ve rüzgar enerjisinin planlama  yönetmeliklerinin hazırlanması durumunda , Türkiye’de  rüzgar enerjisi kurulu gücünün gelişiminde kolayca aşağıdaki hedeflere ulaşılabilecektir.

 

 

TÜRKİYE’DE RÜZGAR ENERJİSİ İÇİN MÜMKÜN HEDEFLER (YEKAB ÖNGÖRÜMÜ)   

Yıl

Kurulu Kapasite

2000

400 MW

2003

1,400 MW

2005

5,000 MW

2010

10,000 MW

2020

20,000 MW

 

 

Rüzgar enerjisinin  geliştirilmesine gereken önem verilerek pazar yaratıldığında Türk Endüstrisi rüzgar gücü santrallarının imalatına kolayca adapte olabilecektir. Yeni kurulan rüzgar çiftliklerinin kuleleri yerel olarak imal edilmeye başlanmıştır. Türkiye için öngördüğümüz kurulu güç hedefleri ve bu kurulu kapasitenin  Türkiye Endüstrisi tarafından imalatı durumunda yaratılabilecek iş potansiyeli  aşağıdaki Tabloda verilmiştir.

 

 

Türkiye Rüzgar Endüstrisi Tarafından Yaratılacak İş Sayısı

 

Yıl

Kurulu Kapasite (MW)

YEKAB-Hedefi

Yaratılan İş

Adam Yıl

2,000

400

8000

2003

1,400

28,000

2005

5,000

100,000

2010

10,000

 200,000

2020

20,000

 400,000

 

 

 

 

Aşağıdaki tabloda ETKB ‘nın gelecek yıllar için öngördüğü kurulu güc kapasitesi  içinde rüzgar enerjisi kullanımıyla  oluşturulabilecek üretim kapasitesi payları verilmiştir.

 

 

 

ETKB’NIN ELEKTRİK KAPASİTESİ ÖNGÖRÜMÜ

YEKAB Kurulu Güc Hedefleri Esas Alınarak

Yıl

Kurulu Kapasite

Toplam kurulu kapasitenin % si olarak rüzgar payı

2000

30,000

1.33

2010

65,000

15.38

2020

110,000

18.18

 

 

 

Politika Tavsiyeleri

 

Türkiye 2020 yılında kurmayı hedeflediği toplam elektrik enerjisi  üretim kapasitesinin %18 ‘i kadar rüzgar güç santral kapasitesini  mevcut altyapıda radikal değişiklikler yapmadan  tesis edebilecektir.  Bu hedefe ulaşılabilmesi için

 

·       Türkiye’de rüzgar gücü tesisi için  uzun vadeli hedefler konmalıdır. 

 

·       Halen yenilenebilir enerji kaynakları ve enerjinin etkin kullanımını cezalandıran kömür, akaryakıt ve doğal gaza sağlanan teşvikler ve sübvansiyonlar kaldırılmalıdır.

 

·       Enerji sektörüne  ilişkin kararlar alınırken  fosil ve nükleer güç santrallarının neden olduğu toplumsal maliyetler ekonomik fizibilite çalışmalarında hesaba katılmalıdır.

 

 

Kullanılan Kısaltma ve Birimler

 

 

NFFO   Fosil Dışı Yakıt Sorumluluğu

EİKT     Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı

ETKB    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

YEKAB  Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi

ECU: European Currency Unit (Avrupa Para Birimi)

 

1 birim elektrik ® 1 kiloWatt saat  1 kWh

1 kW    kapasite   (1 saatte 1 kWh elektrik üreten santral kapasitesi)

1,000 kW kapasite  ® 1 MegaWatt   1 MW

1,000 kWh       1,000 kiloWatt saat      1 MWh

1,000MW saat (1 milyon kW saat) ® 1 GigaWatt saat      1 GWh

1,000 GigaWatt saat ® 1 TeraWatt saat     1 TWh=1 milyar kWh

 

EİKT-Avrupa Ülkelerinde rüzgar için yöre ve teknik potansiyeli  Özeti

 

EİKT-Avrupa

Toplam yüzölçüm

potansiyel rüzgar sınıfı>3

Yöre potansiyeli

Teknik Potansiyel

 

 

 

1,000 km2

1,000 km2

km2

GW

TWh/yr

 

 

Avusturya

84

40

200

2

3

 

 

Belçika

31

7

280

2

5

 

 

Danimarka

43

43

1720

14

29

 

 

Finlandiya

337

17

440

4

7

 

 

Fransa

547

216

5080

42

85

 

 

Almanya

357

39

1,400

12

24

 

 

İngiltere

244

171

6840

57

114

 

 

Yunanistan

132

73

2640

22

44

 

 

İzlanda

103

103

2080

17

34

 

 

İrlanda

70

67

2680

22

44

 

 

İtalya

301

194

4160

35

69

 

 

Luksamburg

3

0

0

0

0

 

 

Hollanda

41

10

400

3

7

 

 

Norveç

324

217

4560

38

76

 

 

Portekiz

92

31

880

7

15

 

 

İspanya

505

200

5160

43

86

 

 

İsveç

450

119

2440

20

41

 

 

İsviçre

41

21

80

1

1

 

 

Türkiye

781

418

9960

83

166

 

Van Wijk, A.J.M.; Coelingh, J.P. (1993).OECD Ülkelerinde Rüzgar Enerjisi Potansiyeli. 93091. Utrecht, Hollanda: Utrecht Üniversitesi; 35 s.

 

Start Page News Projects Links About Feedback
Last updated 1 March, 2000
© 1997, Egetek Foundation